Fehmi Çalmuk

İslami Siyaset  'Değişim mi?' Diyor

Fehmi Çalmuk

-Bu yazı 7 Kasım 2023 tarihinde Hürses Ekonomi Gazetesi'nde "İslami Siyaset  “Değişim mi?” Diyor" başlılığıyla yayımlanmıştır-

Dile kolay 30 gün değil aslında. Bir asırdır Siyonistlerin pençesindeki Filistin’de zulüm devam ediyor. Bombalar, silahlar ölenler…Kadın  çoluk çocuk demeden öldürüyorlar. Kurşun parası ise hep tüketim toplumunun cebinden çıkıyor. Her ambalajlı tüketim malı İsrail ordusundaki kurşunun bombanın parası aslında. İsrail İsrailliğini yapıyor. Ve biz kimi İsrailler’in söylediği gibi “İkinci başkenti” Ankara’da olup bitene bakıyor, bakıyor ve yutkunuyoruz. 
Ankara’da hafta sonu toplanan CHP kurultayında “özgür oğlan”ın gelişi ister istemez siyasetteki “değişim” söylemlerini güçlendirir mi? Merkez siyasette elbette bu değişim  rüzgarından etkilenecek ilk  parti İyi Parti’dir. Parti’deki değişim partideki bazı milletvekillerinin yeni siyasi adreslerine transferleriyle hareketlenebilir. katıldığım KRT canlı yayınında Seçil Özel’e bunu söylediğimde “bunu not alın” demiştim. CHP’deki suskunluğu bozacak bazı milletvekilleri de var. Kılıçdaroğlu’nun devrik lider  olarak siyaset sahnesine vedasını “Kumpasla gelen hançerle gider” olarak yorumlasak da sol’un yeni adres arayışları başlayacaktır. 

Necip Fazıl’ın “ bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” dediği gibi  bu kumpası kim yaptı? Kimi kaynakların oryantalistlerden esinlendikleri tahlille “Siyasal İslamcı” sözlerine aldırıp bile etmeden “Siyasi İslami Hareket”in rot balans ayarları 28 Şubat’tan bu yana ısrarla ve itina ile  yapılıyor. Zaten  kuantum fiziğine benzer bir şekilde elektronların başka yörüngelere zıplaması gibi “Milli Görüş”ten “İslami siyasi çizgiden” “Muhafazar demokratlığa” evrilmeye merhum Süleyman Demirel’in “parti kapatma siyasi terbiye modelidir” sözünü de ekleyin. Terbiye edilmiş, edilgenleştirilmiş siyasi geleneğin 15 Temmuz’a kadar savrulmasının altında hep aynı rot blansçıların ayarları var. Peki son seçimde Ak Parti içinde bir siyasiden “Muhafazakar demokratlık” sözünü duydunuz mu ? Duymadık. Hele Gazze zulmünden  sonra duyacağımızı bu adresi kimsenin  kartvizitine koymayacağını değil koyamayacağını da görmek lazım.

İsmi lazım değil ama İsminin başına “Şer” kelimesini koymakta ısrar eden bir siyasetçi var.  Şöyle diyor:
“Her defasında da onlara söylüyorum yanlışlık şurada; senin ne gücün var? Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz, senin teknik aletlerini, ihtiyaçlarını dışarıdan karşılıyoruz. Sen iki tane uydurma füze atıyorsun, İsrail'de sinek vızıltısı gibi geliyor ama onlar diyor ki 'Hamas bize hücum etti', senin başına bomba yağdırıyor.

Sana olan oluyor ve onlara haklılık payı kazandırıyorsun. Niye bunu yapıyorsun? Burada çıkarımız ne bizim? Dinlemiyorlar.
Yapmayın artık' demeye başladık. Eskiden Katar da, Kuveyt de bunlara kol kanat gererdi. Onlar zaten çektiler ellerini. Bir tek biz kaldık. Bizi de zor durumda bırakıyorsunuz.

Biz bu ülkede elbette sizin haklarınızı gözetiriz ama bunun barış içinde olması lazım. ‘Bizim gücümüz ne? Siz kiminle mücadele ediyorsunuz?’ deme noktasındayız. Attın füzeyi, peki bundan sonra ne olacak diye düşünmez mi insan?"
Peki olan bitene karşı önerisi nedir ?
“İsrail'i tanımamakta ısrar ediyorlar.”

Bu sözler terörist başı Fethullah Gülen 28 Ocak 1991 yılında Zaman Gazetesi’ne Körfez harbi başlamadan Irak’ın İsrail’e attığı füzeler ile ilgili şu sözlerini hatırlatmıyor mu ?

“Iraklılar İsrail’e füze attılar. O anda benim gözümde hiçbir günahı olmayan çoluk çocuk tüllendi.”

İşte muhafazakar demokratlığın kırılma noktası bu söz. Allah’tan ne Cumhurbaşkanımız ne de Dışişleri Bakanımız bu sözü söyledi. Filistin mitingindeki

Erdoğan’ın yabancı yatırımcının önünü bloke eden “gemileri yakan”  konuşması Hakan Fidan’ın ABD Dışişleri Bakanı Blinken’e yönelik tavrı Türkiye’nin hükümet olarak “devlet aklı” himayesindeki  duruşunu gösteriyor.

Bilmeliyiz ki Gazze meselesi Türkiye’de İslami siyaset diye adlandırdığımız hareketler için turnusol kağıdı. Yaşanan vahşet İslami siyasetin yaşatılmaya çalışıldığı partileri yeniden  derleyip toplayacak. Sırayla ele alalım:

Ak Parti içinde giderek yükselen bir İslami siyaset damarı var.  Bakanlar Kurulu oluşturulurken politik duruşu olan siyasilerin kurulamayışının ileride partide zarar verebileceğini söylemiştik. Elbette teknik kadrolardan oluşan bir bakanlar kurulunun devlet hizmetini yapması, siyaseti ise parti yönetiminin yapması siyasi tercihtir ancak. Erdoğan’dan başka parti içinde kendi alanlarına gelen topa çıkan siyasi aktör yok. Burada Hakan Fidan’ın ayrı bir yere koymak lazım. Yakın çevresinin düne kadar yani bakan oluncaya kadar kendisine özel sohbetlerde “general” diye hitap edilmesi artık yerini "Sayın Bakan’a” bıraktı. Hakan Fidan güçlü olduğu kadar içinden hitabet çıkarılmış, hal ve duruş ile PR oluşturulmuş artık siyasi bir figür. Gizemini koruyan Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı ile bilinir olması yakın yerel seçim için kampa girecek AK Parti teşkilatlarında görülecek.

TBMM Başkanlığını pasif alandan daha aksiyoner bir hale getiren Numan Kurtulmuş’un başkanlığa seçilmesi yeni dönemde Ak Parti’nin siyasi aksiyoner tavrının ortaya konulması bakımından çok önemli…Deneyimli bir siyaset insanı olarak Milli Görüş geleneğinin politik reflekslerini çok iyi bilen ve uygulayan Numan Kurtulmuş kendisine “Yeni bir yol açmış durumda”  TBMM Başkanı gibi değil kimi zaman bir siyasi lider edasıyla konuşuyor, eleştiriyor. Bu elbette söylemek isteyip de şu anda bulunduğu konum itibariyle söyleyemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hanesine yazılıyor. Dolayısıyla Ak Parti’nin… Ancak unutmayalım ki Numan Kurtulmuş gelecekte siyasi kariyerin yol haritasını adım adım çiziyor ve yürüyüşüne devam ediyor. Parti teşkilatları önemli STK örgütlenmeleri şimdiden Numan Kurtulmuş’un etrafından kümelenmiş, kenetlenmiş durumda.

Yazıyı kaleme alırken Numan Kurtulmuş’tan radikal bir hamle daha geldi:

Gazze'de masum insanları katleden İsrail’in savaş suçlarına açıkça destek verdiklerini ilan eden şirketlerin ürün ve mallarının boykot edilmesine yönelik toplumsal duyarlılığa bir destek de TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un talimatıyla geldi. Kurtulmuş’un talimatına göre; İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım suçuna destek veren şirketlerin ürünleri Meclis kampüsü ve tesislerindeki lokanta, kafeterya ve çay ocaklarında artık satılmayacak.

YA SAADET PARTİSİ ?
TBMM’de grup kurulmasıyla birlikte aktivasyon kazanan Saadet Partisi ise siyasetini Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerine endekslemiş durumda. Seçimlerde CHP ile işbirliğini Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını “Hançerleme” suçlamasına neden olan partililerden daha fazla savunan Saadet Partisi şimdi parti tabanını yeniden toparlama üzerine hücuma geçti. Refah sınır kapısına gönderilen milletvekili heyeti,  İsrail  Büyükelçiliği önünden başlayarak  cami avlularındaki Filistin destek gösterileri  tabanını yeniden toparlanma süreci için çok önemli.

Temel Karamollaoğlu seçimde Saadet tabanının oylarının “Haymana Mutabakatı” gibi oluşumlar yüzünden Yeniden Refah Partisi’ne kaydığını düşünüyor ve bunu her toplantısında açıkça belirtmekten çekinmiyor.  Bunun faturası Cansuyu başta olmak üzere AGD gibi STK’lara çıkartmak istedi ancak bu hamle şimdilik taraftar bulamadı. Yalnızca CHP ile ittifaka karşı çıkan  Şuurlu Öğretmenler Derneği Başkanı görevini bıraktı. 
Gelen iddialara göre parti yönetiminde ciddi bir hizipleşme var. Karamollaoğlu ısrarla hastalığına rağmen genel başkanlığa devam ediyor. Parti içindeki değişim taleplerine ise kulaklarını da yolları da tıkamış durumda. İllerden gelen bilgilere bakıldığında il yönetim kurulu toplantılarına, il divanlarına bile katılım sayıları giderek azaldı.

 Hareket içinde MİLKO diye tanımlara STK’ları “derleme/toplama/bağlama” hamlesi başlatıldı. Hem de ”Biata karşıyım” diyen genel başkan şimdi “Bağlılığını bildir rahat et” denilerek…Tam da burada MİLKO kuruluşlar bağımsızlıklarını ilan etme arefesinde.
Bu arada çok şaşırdığım garip bir gelişme daha yaşandı. 1973 yılında “Hak geldi batıl zail oldu” sloganıyla cennetmekan Necmettin Erbakan değimiyle Günlük top atışı” olan Milli Gazete artık abone uygulamasını kaldırdı. Gazete abonelere elden değil bayi üzerinden ulaştırılacak. Nedeni ise ekonomik kriz... Cennetmekan Necmettin Erbakan cezaevinde olduğu sıralarda yeni parti örgütlemesini Milli Gazete üzerinden yaptı. Bölge, il temsilcileri, abone sorumluları, abonelere gazete dağıtıcıları ciddi bir istihdam aynı zamanda ciddi bir kadro oluşturdu. Anlaşılıyor ki gazete abonelerine ulaştırılan gazetelerin paralarının geri dönmüyor. 

Gazete yardım kampanyası düzenledi. Gazete manşetinden okuyuculardan maddi destek bekleniyor.
Saadet Partisi’ndeki bu duruma karşı Gelecek Partisi şenlikli kongre sürecine girdi. Ahmet Davutoğlu harıl harıl teşkilatlara yöneldi. Medyaya çok az çıkıyor, sosyal medya videolarıyla açıklamalarını yapıyor. Saadet’in MİLKO’larına ise ısrarla yanaştırılmıyor… Bakalım ne olacak ?

YA REFAH?
Yeniden Refah Partisi ise  seçimlerde gösterdiği hormonel büyümenin kamuoyu anketlerinde devam ettiğini gösteriyor. Bunun nedeni Parti  politikası mı? Saadet Partisi’nden kaçan oylar mı ? Ak Parti’den kayan oyların devam etmesi mi? Bu araştırılmış, bilimsel bir veri ortaya konulmuş değil. Parti tam bir kapalı kutu. Parti kurmayları neyin, nasıl olacağını bilmiyor. Her şey parti genel başkanı  Fatih Erbakan’ın bilgisinde…Anadolu  Gençlik Derneği’ne karşı Gençlik Derneği kurulduğu ve Türkiye çapında örgütlenmeye başladı. Duyduğuma göre bir aracı vasıtasıyla  Milli Gazete’yi satın almak için harekete bile geçilmiş.
Yeniden Refah’ın bir yayın organı yok. Televizyonu yok. Cumhur ittifakında yer almasından dolayı  medya engelinin olmaması partinin tanıtılması bakımından çok önemli. Ciddi imtihanları ise yerel seçimler…Büyümenin  neticesini il belediye başkanlığı veya metropol ilçe belediye başkanlığı almakla gösterebilecek mi bunu zaman gösterecek.


HÜDAPAR.
Son aylarda birkaç kez Hatay, Adıyaman, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Malatya’ya gittim. Özellikle Adıyaman  Filistin’de yaşanan zulümle ile ilgili şehri afişlerle donatmış durumda. Partinin üssü Batman, Diyarbakır gibi önemli iller… Son seçimlerde HDP’nin Yeşil Sol’un elinden kırsal örgütlenmesini ve seçmene yönelik baskının bertaraf edilmesinde HÜDAPAR önemli rol oynamış durumda. İsrail’in zulmü altındaki Filistin partinin halka halka bölgede büyümesinin en önemli katalizörü olacak. Parti tabanında HAMAS safından savaşa gitmeye hazır kitleler bile bulunuyor. Bölgede iken özel gayretler ile Gazze’ye ulaşan partililerin olduğu kulaktan kulağa yayılıyor. 
Elbette ki partideki bu dirilik Saadet ve Yeniden Refah tabanlarında ne kadar yönelmeyi getirir yerel seçimde göreceğiz. Şunu belirtmeliyim ki  HÜDAPAR tabanı aynı kitleye hitap ettikleri iki partinin de “Kürt” kimliği  bakışında sorunlu olduğu görüşünde. Yani kuru kuru “İslam kardeşliği, ümmet söylemi”nin pratikte yaşanmadığını da ileri sürüyor.  İl olarak Batman, Adıyaman,  Silvan gibi büyük ilçeler gibi pilot hedefler var.
 

YENİ BİR PARTİ?
Şimdi gelinen bir noktada Milli Görüş geleneğinin değişik versiyonlarında partileşme sürecine yeni bir parti katılmaya hazırlanıyor. Milli Görüş geleneğinin önemli isimlerinden bir siyasetçi ziyaretime geldi. Kendisinin yol haritasını değil arkadaşlarıyla birlikte yol haritasını açıkladı. Kimler mi onlar ? Liste uzun… İl il, ilçe ilçe listeler çıkmış durumda. İtirazı olanı değil kendi değimiyle “duruşu” olanla yürüyeceklerini belirtiyor.
Dört seçenekli bir yol haritaları bulunuyor:
-AK Parti’ye katılmak: 
FETÖ başta olmak üzere İsrail, AB ve ABD olan yakın ilişkiler, siyasi İslami hareketi eritme dönüştürme operasyonları nedeniyle bugüne kadar Ak Parti’ye defansın ötesinden direnç göstermişler.Ak Parti'ye katılsak şimdiye kadar katılırdık. Saltanat trenine binmek gibi bir niyetimiz yok. 
-Saadet Partisi’yle yola  devam etmek:
Saadet Partisi’ni Milli Görüş hedeflerinden sapması nedeniyle tabanını giderek kaybettiği, parti yönetiminin giderek “Çete” nin eline geçti. Bu  yapı Saadet Partisi’ni tamamen eritecek. CHP ile olan ittifak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının Kur’anı Kerim, Hadislerden hareketle  makbul ve makul gösterme girişimi varlık nedenlerini ortadan kaldırdı.
Yeniden Refah Partisi’ne katılmak:
Yeniden Refah Partisi’ne taban kayışı geçici. Partide “Aile partisi” görüntüsü tabanı çok memnun etmiyor. Partiyi gölgede Elif Erbakan yönetiyor. Son seçimde Ak Parti’nin tahkimat partisi olarak görünen Yeniden Refah Partisi katılımcılığı sağlamazsa yönelmeler sınırlı kalacaktır.
İslam söylemi güçlü yeni bir parti:
Erbakan Hocamız yıllarca “Milli Görüş” kelimesi altında İslam davasını savundu. Artık açık açık İslam kelimesini kullanmalı, İslami siyaseti temsil edecek parti kurmak gerekiyor. Türkiye’nin her yerinden bu konuda talepler, örgütlenme talepleri geliyor. Ancak yeni partinin kurulma zamanlaması çok önemli. Parti kurulacaksa  yerel seçimden önce kurulmalı. Yoksa siyaset 2028 yılına seçim yaşamayacak. Bu kitlenin siyasetten soğuması ve uzaklaşmasını getirebilir.
Siyasette “Değişim” sözü bir virüs gibidir. Teşkilatlara, örgütlere bulaştı mı bedel almadan durulmaz. Değişimi olmayan siyaset patinaj yapar.  “Değişim özde mi sözde olmalı?”  konusuna gelince  söyleminden kadrolarına kadar değişimi ıskalamak, ötelemek kartopu gibi bir afeti gündeme getirir ki çelik gibi lider kaleleri birer birek yıkılır.

Ne diyelim ? Rabbim akıbetimi hayreylesin. 
 

 

Yazarın Diğer Yazıları