Fehmi Çalmuk

Müfreze

Fehmi Çalmuk

Rabbim, gök girsin kızıl çıksın kılıcını terörün kalbine saplayan, pençesini emperyalistlerin ensesine saplayan kahraman ordumuza, Mehmetciğimize kuvvet ve isabet gücü versin.

Terör sevicilere kalsa Zeki Müren örneğiyle “Düşman al sana bomba” denmesi  gerekir. Ancak  bu durum kahraman ordumuza vız gelir tırıs gider. Öte yandan da zul gelir.

Güya muhalif olduklarını eleştirirken “aynı gemideyiz” derler ancak 'gemi batacak'  korkusuyla filikaya yakın otururlar. Teröre karşı son harekattan sonra filikanın iplerine sımsıkı tutunmayda başladılar.

Vay babam vay…

Madem askeri terminoloji kullanıyoruz bugün, o zaman biz de “Müfreze”yi yazacağız.

Müfrezenin tanımını yazalım ilk önce:

“Her türlü askerî görev ve hizmetlerin yapılması amacıyla küçük birliklerden, belli bir kuruluşa bağlı kalmadan geçici olarak oluşturulan grup..” 

Aslı Baykal'ın “milli, gayrimilli” ayrımına benzer bir edayla söylediği gibi milli müfrezelerin yanında gayri milli müfrezeler de var. Nerede mi ? Her köşe başında...

Yıkım Müfrezeleri

Sınır ötesi harekatla ilgili ABD'nin Erbil konsolosluğunun yayınlandığı bilgi notu, konum bilgisi yanında “askeri harekat düzenleyebileceğine dair açık kaynaklı güvenilir haberleri”  takip ettiğine dair  kaynak vurgusu ister istemez devlet içinde de, güvenlik güçleri içinde de Gayri milli unsurların yani  müfrezelerinin çalıştığı izlenimi verir mi ?

 Halen yeminli bir şekilde FETÖ'ye hizmet eden müfrezeler seçimlere yakın bir dönemde kendilerini daha korunaklı ve rahat hissetmektedir. Sözüm ona kendilerini 'milli bürokrat 'olarak tanımlayan ancak vatanı ve milleti bir kilo arpaya feda edecek kadar alçalan bu bürokratların hangi bilgiyi nerede ve nasıl satacakları belli değildir. Bu müfrezelerin seçime yakın bir zamanda hem hükümeti hem de AK Parti'yi zora sokacak operasyonların içinde olacağına ilişkin bilgi notları da  artmaktadır. Bu nedenle devletin bu kadar kozmik odası ve dinlemeye karşı özel inşa edilmiş binaları varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Milli Savunma bakanından Endonezya dönüşü uçakta brifing alması “müfreze korkusunun”  işareti sayılabilir mi?

AK Parti'nin iktidar  serüveninde "FETÖ'nün terör vasfı kazanmadan önceki dönem " işbirliği, gölge gibi kendilerini takip edecektir.

Nitekim bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın bu minvalde yaptığı bir savunma dikkat çekmektedir.

Adalet Bakanı Bozdağ  terörist başıyla ilgili konuşmasının "FETÖ'nün terör vasfı kazanmadığı^” bir dönemde gerçekleştiğini belirtti. Bozdağ, "Keşke söylememiş olsaydık"  derken 25 Aralık 2013'te Adalet Bakanı olduğunu hatırlatarak kriminal bir açıklamada da bulundu:

"Ben FETÖ'yü yargıdan silen adamım, FETÖ ile mücadeleyi en üst düzeyde yapan adamım"

Bekir Bozdağ gibi AK Parti içerisinde de diğer siyasi partilerde de FETÖ'yü “terör vasfı olmadığı dönemde” öven desteklyen o kadar çok kişilik, bürokrat var ki…Üzülerek belirtiyorum ki bunların bir çoğu halen aktif görevdedir.

İnsanın aklına ister istemez geliyor. Acaba bunlar içinde “müfrezeler” de var mı?

Cumhur Müfrezeleri

Geçen Pazar Türkmen Beyi Devlet Bahçeli Samsun’da, Alperen başı Mustafa Destici Denizli’deydi. "Kararımız Net" diyerek Cumhurbaşkanı adaylarının  Erdoğan olduğunu tekrar tekrar ilan ettiler. Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine benzer “İki devlet tek millet” dediğimiz gibi üç parti “TEK HEDEF”e Cumhur’a kilitlenmiş durumdalar.

Gerçekten  gurup gurup, ayrı çalışmalarına karşı aynı hedefe doğru çalışmalarına bakarsanız “Müfreze” gibiler.

Hani derler ya “ Baş başa, baş Allah’a bağlı” Baş Erdoğan…Ve Cumhur ittifakına bağlı MHP ve BBP…

”Ak arti’yi neye saymadın” derseniz ? anlatayım… 

İktidar partisi Ak Parti “adayımız zaten belli. Genel Başkanmız tekrar aday olacak. Bizim ilan  etmemize, açıktan destek vermemize gerek yok.“ açıklaması yapıyor.

Peki çalışmaya, il il dolaşmaya da gerek yok. Miting yapsanız kim konuşacak ?

Rabbim sağlık afiyet versin Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ağır trafik kazasından sonra nekahet döneminde… Numan Kurtulmuş ise  STK’ları ziyaret ve TV programlarıyla yetiniyor.

Ancak açılışlar dolayısıyla Cumhurbaşkanı mitingler yapıyor. Topu kendisi karşılıyor…

”Parti işi ayrı, devlet işi ayrı” diyenler var ya Dünya liginde oynayan Erdoğan’ı alt kümelerinde oynacak. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sonucu. Çift başlı görüntü verme korkusu bugün Ak Parti’yi tıkıyor.

Taksim’de meydana gelen terör saldırısından sonra yaşananlara bir bakın. Mücadele sosyal medyadan yapılıyor. Bir Tweet at, işi hallet…”Erdoğan Soylu’yu görevden alır mı ?”  dalgasının peşindeler…

Kabine içinde Erdoğan gibi topa çıkanlar da var. Güvenlik konularında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,  Dış politikada Mevlüt Çavuşoğlu… Yaptıkları elbette devlet işleri…

Ya parti işleri…?

Farklı partilerin genel başkanlığından Ak Parti’ye geldiklerinde Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş için dönemin Ak Parti İstanbul il başkanı tarafından denilen “Parti’ye virüs geldi. Teşkilatlara sokmayın”  direncin aynı halinde devam etmediğinin görüntüsünü son taksim olayından sonra İstanbul İl Başkanı Osman Kabaktepe’nin, İçişleri Bakanı’nın sol yanında durmasından görüyoruz.

Ak parti içinde bu nedenle Müfrezeler oluştu. Türkiye’nin çeşit illerine gittiğimde bazı isimlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tahkimat verdiğini görüyoruz. Bu partililerin parti kurullarında görevleri olmalarına rağmen parti yönetiminin siyaset biçimini, görevlendirmelerini eleştiriyor ve bir hedefe doğru partilileri yönlendiriyorlar.

Hem Ak Parti yönetimin siyaset biçimini, bakanların hizmet götürme usulünü muhalefet partilerinden daha ağır eleştiriyorlar.

Valilerin kayyum olarak görev yaptığı illere bakarsanız onlardan şikayet etmeyen il başkanı neredeyse yok. Buna uymayan tek il ise Van ili,,, İl başkanı kendi ticaretinde… Kim gelirse gelsin Valilik makamından bir talebi olmuyor.

Anayasa Safları Sıkıştırır mı ?

Geçen Cumartesi akşamı DEVA Partisi’nin doğu ve güneydoğu illeri başta olmak üzere il teşkilatları üzerinde etkin bir isim olan genel başkan yardımcısı Mehmet Emin Ekmen’in oğlunun nikah töreninde idim.  Millyi Görüş geleneğinden gelen Ak Parti’de görev yapmış bir çok ismi düğünde görünce şaşırdım. “Fehmi abi“  diyen konuşmaya merhum Erbakan hocadan başladı. Erdoğan ile bitirdi. Sözlerinin özeti şu:  “Ak Parti bitti, gidiyor” Neden? Milletvekilleri, yerel yönetimler teşkilatlar…Bir de üzerine ağır ekonomik koşullar eklendi.

“Erdoğan kazanamaz” sözlerinin  şart cümlesi hep “bu teşkilatla ve  bu isimlerle kazanamaz” oldu.

Söz döndü dolaştı geldi Anayasa teklifine takıldı. Anayasa değişikliğini kiminle    konuştuysam “referanduma götürülürse bu  Erdoğan’a yazar” görüşünde.

Geçen hafta  Politik Adam programına davet ettiğim Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nedim Yamalı, şartsız Anayasa değişikliğine parti olarak “evet” dediklerini söyledi.

Başörtüsü ve  aile ile ilgili Anayasa değişikliği ister istemez  sağları pekiştirecek. Anayasa’nın 24’üncü maddesine dokunulacak. 12 Eylül cuntası yıllarda “Maddi ve manevi kalkınma” önce ahlak ve maneviyat” diyerek siyaset yapan merhum Necmettin Erbakan’ı cezaevine fikirlerine  Anayasa’ya taşıdı. Din Eğitiminin verilmesine ilişkin madde Cumhuriyet dönemine ilişkin devrim niteliğinde bir madde olarak  kayıtlara girdi. Şimdi o metne başörtüsüne ilişkin güvence girecek.

Anayasa değişikliği TBMM’den çıktı çıktı. Eğer çıkmazsa Ak Parti’nin öncülüğündeki Cumhur ittifakının seçim malzemesi hazır.

-Başörtüsünün güvenceye alınmasına karşı  çıktılar.

 -Ailenin korunmasına ilişkin madde ise karşı çıkanın elinde patlayacak cinsten bir bomba…

Anadolu  yollarında, kahvede , pazarda eşcinselliği, lezbiyenliği, trans seksüelliği anlamayan, bilmeyen  Anadolu insanına  affınıza sığınarak “i..nelikten başlayan, g..verenliğe” kadar uzanan argo tabirler ile siyaset yapılacak.

Ne olursa olsun uyuyan hücreler, müfrezeler iş başında. Herkes ezberlerini yenilesin, gerekirse “Nasuh tövbesinde” bulunsun. Cumhuriyet’i 100. Yılına  “bağımsız ve bağlantısı Türkiye idealine buluşturmamak için ellerinden geleni yapar. Geçenlerde  Politik Adam’a konuk ettiğim  dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Sina Akşin şöyle diyordu:

Cumhuriyet’in tehlikede olduğu muhakkak. PKK belasının başımıza sarılması 1984’te biliyorsunuz şey oldu, başladı. Mesela Şeyh Sait İsyanı aylar içinde bastırıldı. biz şeyi bastıramadık, bağımsızlığımızı da bir ölçüde yitirdiğimiz için PKK terörünü bastıramadık. Çünkü PKK’nın arkasında ABD vardı, Avrupa emperyalizmi vardı. Bu yüzden bu durumlara düştük. Bakın hala daha çok şükür PKK büyük ölçüde yenildi, sindi ama hala var. Ve hala şeyin ABD’nin diktası büyük bir ölçüde hükmünü yürütebiliyor.

Kiminle? Elbette müfrezelerle… Bunun yanında  ABD’yi ben dedim; İngiltere’nin Almanya’nın, Fransa’nın, Rusya’nın, Çin’in, İran’ın, Suudi Arabistan’ın müfrezelerini  siz söyleyin artık…

 

Yazarın Diğer Yazıları