Akbaşoğlu: 6 Lider Matruşka Gibi ... CHP'nin içinden HDP Çıkar

Genel yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un BBNTÜRK Televizyonunda yayınlanan 'Politik Adam Programı'na konuk olan Ak Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu 28 Şubat tarihine dikkat çekti.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Akbaşoğlu: 6 Lider Matruşka Gibi ... CHP'nin içinden HDP Çıkar

Ak Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, 6 siyasi partinin güçlendirilmiş parlamenter sisteme ilişkin mutabakat metni imzalamalarını “Tuluat. Orta oyunu olarak” değerlendirirken Rusların ünlü Matruşka oyuncağa benzetti. Akbaşoğlu “Ortada bir orta oyunu var tabii ki, sonuç olarak şuradan belli, bir kere 6+1 ittifaktan oluşan bir ittifak bu. CHP, HDP’Yİ takip ediyor. Diğer 5 parti de CHP’yi takip ediyor. Bu konuda ittifakın bir bileşeni , görünmeyen bir bileşen. Aynı ortaya koyduğunuz matruşka gibi” dedi. 

Gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk’un BBNTÜRK Televizyonunda yayınlanan “Politik Adam Programı”na konuk olan Ak Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu,  28 Şubat tarihine şöyle dikkat çekti: 

“Bugün Biden’ın söylediği gibi, Amerika’nın çıkarlarına Orta doğuda engel olan Erdoğan’ı muhalefeti genişleterek devirmeliyiz diyor. O zamanda W.Chistopher, Erbakan hocayı mutlaka iktidardan uzaklaştırmalıyız diye… O noktaya geldikleri belli, kendileri kin, nefret, hırs ve haset nedeniyle Erdoğan’ı istemezlerin bir yamalı bohça koalisyonu söz konusu.  28 Şubat ittifakı, ortaya koydukları deklarasyon tam manasıyla vesayet, halkın oyuyla seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlıkta birleşenlerin, bu konuda yeni bir sistem önerisi getirerek, özgürlük ve demokraside daha iyi bir noktaya geleceğiz yutturmacası çerçevesinde sözüm ona yeni bir sistem gibi, eski sistemi milletin önüne getirmeleri.”

Programda Ak Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na yöneltilen sorular ve cevaplar şu şekilde:

M-Şimdi bir sistem değişikliği önerildi, maksat Cumhurbaşkanlığı sisteminin yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemdi. Ama açıklanan metinde çocuklar gibi şen olarak ekranlara gelen ve  28 Şubat günü gibi zulmün Türk tarihinde çok önemli göstergelerinden biri olan tarihte, 6 tane lider bir zaptı açıkladı, imzaladı, kendilerini alkışladılar, milletin vicdanına bunu sundular. Belki Ukrayna-Rusya savaşı olmasaydı, kamuoyunda daha değişik olurdu. Bir siyasetçi olarak, önemli bir hukuk insanı olarak, dinlediğinizde ilk ne düşündünüz?
Akbaşoğlu: Size bir mektup gönderilse, zarfına bakarsınız, hakikaten bir kanaati dışından da, içinden de değerlendirmek suretiyle ayırt edersiniz. Bunu millete gönderilmiş bir mektup gibi değerlendirdiğimizde, bir kere tarihine baktığımızda  28 Şubat. Hatırası çok acı, hiçbir hayır ve faydanın sağlanmayacağının öncül değerlendirmesi bir kere. Zira  28 Şubat’a baktığımızda milletimizin inancına, örfüne, adetine adeta savaş açılmış bir tarih.  28 Şubat Post modern darbesinin yıl dönümü. Dolayısıyla Milli iradeye vurulmuş bir darbenin yıl dönümünde,  28 Şubat ile ilgili ufak bir cümle bile sarf etmeden, bunu kınamadan, bununla ilgili hesaplaşma yapmadan,  28 Şubat gününde güçlendirilmiş parlamenter sistem başlığı altında topluma bir şeyler iletmenin mazruf yönüne baktığımızda bütün bu dış görüntüsü itibariyle sakatlığı söz konusu olduğu gibi, içeriğine baktığımızda hakikaten bir temenniler ve soyut değerlendirmeler, eskiyi allayıp, pullayıp, yeni gibi sunma eğiliminden başka hiçbir şey ihtiva etmiyor.  
M-Sizin deyiminizden anlıyorum ki, okunmadan da iade edilebilir, baktıktan sonra da çöpe atılabilir bir metin mi

Akbaşoğlu: Kesinlikle. Şunu ifade etmek isterim ki  hiç bir heyecan uyandırmayan, kendi içinde çelişkiler yumağı barındıran ve asla ve kata şifa olmayacak, sadece topluma bir açıklama da bulunacağız yükümlülüğünün yerine getirilmesine matuf bir çaba. İçeriğini ben okudum. Toplumun içeriğine göre de bilgilendirilmesi gerekiyor. Ona dair sorumluluğumuz var. Dolayısıyla ne diyorlar, ne demek istiyorlar, topluma ne anlatıyorlar, bunu somut bir şekilde her zaman her platformda, yüz yüze de, 2li olarak ta görüşme imkanımız var. Bununla beraber şu konunun üzerinde durulması gerekir.  28 Şubat gerçekten bin yıl sürecek denen uluslararası post modern darbenin yıl dönümünde, buna dair en ufak bir atıfta bulunulmaksınız, adeta bir tiyatro sergilenmesini milletimizin mahşeri vicdanına havale etmek isterim.  Bu yönüyle bile gerçekten samimiyetsiz, aydınlatıcı olmaktan ziyade, kandırmaya ve aldatmaya dönük bir versiyonu ortaya koyan bir teklife dönüştürdüklerini, biraz sonra içerik ile ilgili değerlendirmem de ortaya koyacağım. 

MATRUŞKA GİBİLER
M-Zatıaliniz iktidar partisinin grup başkan vekilisiniz, aynada kendiniz görmek veya rakipleriniz muhalefet partilerinin eleştirilerine kulak kabartmak, sizi nasıl görüyorlar, ne öneriyorlar, onlardan nasıl bir öneri alabiliriz diye bir heyecan uyandırırken, böyle bir metin karşısındaki tavrınızı bu ifadelerle da anlatıyorsunuz. Bir tiyatro deyince bize bir pas attınız, bir orta oyun aklımıza gelir. 

Akbaşoğlu: Ortada bir orta oyunu var tabii ki, sonuç olarak şuradan belli, bir kere 6+1 ittifaktan oluşan bir ittifak bu. CHP, HDP’Yİ takip ediyor. Diğer 5 parti de CHP’yi takip ediyor. Bu konuda ittifakın bir bileşeni , görünmeyen bir bileşen. Aynı ortaya koyduğunuz matruşka gibi. 
M-6 tane getirdik başkanım, 6 tane matruşka var, 

Akbaşoğlu: Görünmeyen 6+1 matruşka var. Sonuç olarak orta oyunu dediğim şey, işte bakın ortaya çıkıyor. Göstermemeye çalıştıkları bir iş bir tiyatro değil midir? Milletten hakikati gizlemeye dönük, milleti aldatmaya ve kandırmaya  dönük değil midir?
M-HDP burada gizli bir aktör ama 

Akbaşoğlu: Bunu zaten sayın Kılıçdaroğlu ifade ediyor. Yani biz beraberiz merak etmeyin diyor. 
M-Kendisi dışarıda ama fikri iktidarda, oradaki..
Akbaşoğlu:   Açık açık bakanlıkları vereceğiz diyor. Koalisyon kuracağız ve bakanlık vereceğiz diyorlar. Ancak bir arada görünmemenin, kendileri için daha avantajlı olduğu değerlendirmesi ile sen lütfen biraz dışarıda dur, biz kayıkçı kavgası yapmaya devam edelim, sen bu konuda biraz sabırlı dur, şeklinde aynı yerden dizayn edilmiş bir senaryoyu yürürlüğe sokmuş vaziyetteler. 

SİSTEM YÖNETİM ZAAFİYETİ GELMEMESİ İÇİN GETİRİLDİ
M-Parlamenter sisteme dönüş mümkün mü? İktidara geldik hemen parlamenter sistem, bu bir anayasal değişiklik gerektirmiyor mu?

Akbaşoğlu: Gerektiriyor, gerçi Kılıçdaroğlu, Ekim ayında şöyle bir açıklama yapmıştı. Önce parlamenter sisteme geçelim, sonra Anayasayı değiştirelim.
M-O Nasıl mümkün olacak?

Akbaşoğlu: İşte sayın Kılıçdaroğlu’na sormak lazım. Bir de CHP Grup başkan vekili bir açıklamada bulunmuştu. Bir başka egemen gücün müdahalesine gerek kalmadan parlamenter sisteme geçilmelidir demişti. Bakın bunlar milli iradeyi tehdittir. Milli egemenliği tehdittir. Bu cümleler ne anlama geliyor kendilerine sormak lazım. Ancak hukuki olan kısmı ben, 26. Dönemde Anayasa komisyonu üyesi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçiş ile ilgili bütün süreçlerin içinde bulunmuş bir milletvekili olarak ifade etmek ve aydınlatmak isterim. Malumunuz Anayasa değişikliği ile 15 Temmuz 2016 uluslararası darbe ve işgal girişimi sonrasında önceki yıllardan intikal eden birçok tartışmanın, bir çok müzakerenin, hukuki, akademik camiadaki sempozyumların, 60-70’li yıllardan itibaren, rahmetli Erbakan hocamızdan, rahmetli Türkeş’ten, Özal’dan, Yazıcıoğlu’ndan, Demirel’den, yaşanılan parlamenter tecrübesine dönük, mutlaka başkanlık sistemine geçilmelidir şeklindeki siyaset adamlarımızın tavsiyelerinden ve daha önce 2011 yılında bütün partilerin bir araya gelmek suretiyle, 82 Anayasası, daha demokratikleşme, daha da özgürleşme anlamında Anayasa değişikliği çalışmalarında bulunan çıktılara baktığımızda o zamanda AK Parti’nin başkanlık sistemine geçilmesi isteği hala TBMM’nin Web sayfasında bütün kamuoyunun önündedir. Bütün partiler 3’er vekil vermek suretiyle Anayasa çalışmaları yapıldı, 2 seneyi aşkın, Türkiye’nin her tarafında, STK’lar ile sendikalarla, paydaşlarla, üniversitelerle, barolarla, bu konuda binlerce sayfalık bir çalışma yapıldı. Ve 60’a yakın maddede de uzlaşılmıştı. Bu uzlaşılan maddeleri gelin kamuoyu önünde müzakere edelim ve referanduma götürelim ve halkın oyu ile bu değişikliği yapalım dediğimizde, sayın Kılıçdaroğlu buna o zaman yanaşmamıştı. 60 maddenin değişikliği kalmıştı. Sonra malumunuz 15 Temmuz 2016 Fetö, uluslararası mekanizmalar vesilesi ile maşa olarak kullanılan Fetö,  darbe ve işgal girişimine yeltendi. Onun akabinde de Türkiye’de bir yönetim zaafiyeti olmaması ve seri ve hızlı bir şekilde demokratik bir şekilde, akademik ve hukuki müktesebata uygun şekilde daha önce söylenilen başkanlık sisteminin Türkiye gündemine getirilmesi hem AK Parti hem de MHP tarafından büyük bir uzlaşma ile Anayasa komisyonunun önüne getirildi. Bu komisyonda uzun boylu tartışıldı. Çok geniş müzakereler yapıldı. Bütün partiler hem geneli hem maddeler halinde uzun uzun değerlendirmeler de bulundu. Ve komisyonda kabul edildi ve genel kurula geldi. Genel kurulda da uzun müzakereler sonucunda, başkanlık sistemine geçiş ile ilgili Anayasal değişikliğin,  2011’de AK Parti’nin sunduğu teklifin %90-95 şekliyle aynen kabul edilmiş oldu. Bu değişiklik 2017 Nisan’da milletin oyuna sunuldu. %52 oranında yaklaşık olarak Evet oyu ile kabul edildi. Ve parlamenter sistem artık geride kaldı. 2017 Anayasa değişikliği de Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimiyle tam manasıyla yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine iki defa seçilme imkanı 5+5 olarak getirildi. Sayın genel başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ‘da 2018 Haziranında Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı seçiminde %53 oy ile seçilerek bu göreve geldi. Dolayısıyla bu süreçlere baktığımızda bütün Türkiye’nin 50-60 yıllık birikimine dayalı bir sistem değişikliğine gidildi ve demokratik anlamda bütün milletimizin olgunluğu, iradesi, kanaatleri, siyasi partilerin bu konudaki bütün değerlendirmeleri dikkate alınarak yapılan kampanyalarda kimi partiler hayır dedi, kimi partiler evet dedi, biz Cumhur ittifakı olarak evet diyenlerdendik. Milletimizde yeni sistemi benimsedi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi bugün artık geçerlidir. 

M-İfadelerinizde şöyle bir iş var. Bir devlet refleksinden bahsettiniz. 15 Temmuz işgal girişiminden sonra bir yönetim zafiyet olmaması için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir.  Şimdi 6 partinin deklarasyonuna baktığımızda Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin, bu halk kalacak mı kalmayacak mı, şimdi meclisin başbakan seçeceğine ilişkin bir yapıya doğru gitti. Siz bunu ilk dinlediğinizde, bu 7 partinin bir seçim beyannamesi mi? Böyle görebilir miyiz?

Akbaşoğlu: Buna baktığımızda, kendi daha önceki deklarasyonları ile kıyas ettiğimizde çok yavan bir metin, bir takım temennilerle ilgili ve tamamen soyut, hiçbir şekilde Anayasanın şu maddesini şu şekilde değiştireceğiz şeklinde somutlaşmış, bir öneriye dönüştürülmüş, bir ittifakın tezahürü olan bir metin değil de adeta daha genel ifadelerle bir birbirine benzemezler ittifakının aslında bir yamalı bohça ittifakının bir arada tutulması yönündeki bir başka yukarıdan dizayn eden iradenin bölüştürülmüş olduğu roller çerçevesinde hareket eden bir tiyatro olarak görüyorum. Niye, bakın çok önemli bir noktaya temas ettiniz, kim seçecek? TBMM’mi ? Cumhurbaşkanını Meclis mi? Sistemin tam da temeli buraya dayanıyor. Diyorlar ki bütün krizlerin sebebi Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemidir. Tayyip Erdoğan karşıtlığı…

M-Halkın Cumhurbaşkanını seçmesi demek istiyor da bunu gösteriyorlar.

Akbaşoğlu: Aslında tam da burası,  28 Şubat niye oldu, hatırlarsanız millet tarafından seçilmiş bir başbakan vardı. Güven oyu almış, gelmiş ve gerçekten millete en büyük hizmetleri yapmış, rahmetli Erbakan hocamızın hem sanayileşme konusunda, yatırımlar konusunda, dış politika konusunda muazzam enerji ile ortaya koyduğu bir vizyon, bir ufuk söz konusuydu. 55 milyar dolarlık bir paket açıklamıştı. Bunların hepsinin önünü kestiler. O zaman Cumhurbaşkanı, güvenoyu alacak bir hükümet yerine, başbakanı Tansu Çiller olarak görmek istiyoruz diyen milletvekillerinin iradesini de es geçerek, o zaman Refah partisi, Doğruyol partisi ve BBP, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, her beraber noterden imza vermek suretiyle, Çiller başbakanlığı hükümetine güven oyu vereceğiz dedikleri halde yalım Erez’e hükümet kurma görevi veren bir parlamenter sistem gerçekliği var.
M-Yani yine bir egemen güç.

Akbaşoğlu:  Vesayet odaklarının devreye girmesi var. Doğru yol partisini bir takım milletvekili pazarlıkları ile ortadan bölüp, bir başka parti çıkartan ve oradan tamamen millet iradesine, hukuka, Anayasaya aykırı, teamüllere aykırı bir hamle üstüne hamle yapan vesayet odakları silsilesinin rol üstlendiği bir süreç var.

M- 28 Şubat’ı öyle anlattınız da,  28 Şubat’ta iktidar olan Refah partisinin devamı olduğunu söyleyen Saadet partisi ve öbür ortağı Doğruyol partisinin bayrak yarışındaki şuan ismi Demokrat Parti, bu 6 parti, muhterem Türk milletine açıklayan bu 6 parti, 6+1 liderin içinde yer alıyor. 

Akbaşoğlu: 28 Şubat herkesin gözü önünde gerçekleşti. İmam Hatipler kapatıldı, başörtüsü yasağı kondu. İmam hatiplerin, kuran kursları ile beraber önüne kilit asıldı. Ve ortaokulları kapatılmış oldu. İmam Hatipleri kapatmak uğruna, Türkiye’nin geleceği için çok önemli olan Meslek ve Teknik liselerimizin maalesef önü kesildi. Ekonomik olarak yüz milyarlarca dolar zarar verdirildi. Millet iradesi rafa kaldırıldı. Bin yıl sürecek denilerek, bu milletin inancıyla, örfüyle, adetiyle, savaş yapıldı. Ve bunların hepsini Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetleri aşarak, özgürlükleri genişleterek, demokratikleşme ile milletimizin önünü açtı. Bu konuda katsayı ve baş örtüsü zulmünü, bütün zulümleri ortadan kaldırdı. Temel hak ve özgürlükleri genişleterek, yaşanabilir bir Türkiye’yi hediye etti. Bu manada, bütün bu süreçlerin tetikçisi CHP idi. Sonuç olarak bu Pentegon’da o zaman hazırlanmıştı. Buraya müdahale edilmesi gerektiğini, aynen bugün Biden’ın söylediği gibi, Amerika’nın çıkarlarına Ortadoğu'da engel olan Erdoğan’ı muhalefeti genişleterek devirmeliyiz diyor. O zamanda W.Chistopher, Erbakan hocayı 'mutlaka iktidardan uzaklaştırmalıyız" diye bir kararı var.


M-6+1’in fikir babası, arkadaki suflörü de mi aynı?

Akbaşoğlu: Süreçleri yeniden yaşayalım. Abdülhamit han döneminde, 120 yıl öncesine gidip baktığımızda, Abdülhamit han ile ilgili neler yapıldığını şöyle bir bakalım, Erbakan için neler yapıldığına bakalım, hep beraber aynı oyunun tezgahlandığına şahit oluruz. Erbakan’ın önünü kesenlerin sayın Erdoğan’ın da önünü kesmek istedikleri, başaramadıkları ortadadır. Ve başaramayacaklar. Zaten bu 6+1 genel başkanının hepsine birden sordum, bir yıldır soruyorum, tek bir cevap alamıyorum. Bunların ortaya koydukları sistemlerin, açmazı, çıkmazı, çelişkisi ve altının tamamen boş bir şey olduğu bu sorunun cevabı ile ortaya çıkacaktır buradan kamuoyu ile paylaşıyorum ve 6 liderden de cevap bekliyorum, o da şudur. Siz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerine güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz dediniz ve bunu açıkladınız.  Adı üstünde zaten demek ki zayıf ki, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyorsunuz. Aslında burada güçlendirilen şey nedir, yürütmenin güçlendirilmesi, hükümetin bir gensoru ile güvensizlik oyu ile düşürülmeden önce onun yerine kurulacak hükümet belirlendikten sonra eski hükümetin düşürülmesi nedeniyle güçlendirilmiş parlamenter sistem deniliyor.

GÜÇLENRDİRİLMİŞ YÜRÜTME VAR
M-Hani hiç güçlendirmek istemiyordu?
Akbaşoğlu: Bunun alakası yok, yürütme güçlendirilmek isteniyor burada.  Zaten güçlendirilmiş yürütme var. Ona itiraz ediyorlar ama artık ne tarafta karar kılacakları ile ilgili de kafaları gerçekten karışık, bunu gerçekten izah edemiyorlar bu nedenle zaten açmaz içerisindeler. Siz denk geldiniz mi, Cumhurbaşkanını halk seçmeye devam edecek ya da parlamento seçecek diye bir beyanat gördünüz mü? Sistemin en önemli konusu bu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gitsin, onun yerine parlamenter sistem gelsin, Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar yerini alsın ama bunların seçiminin nasıl olacağına dair beyanatta bulunulmasın, en önemli meseleyi es geçsinler. Tiyatro, kandırma dediğim şeyin özü ve aslı budur. Bakınız iki şey söyleyebilirler, ya derler ki millet seçmeye devam edecek, millet seçmeye devam ederse %50+1 ile gelen bir Cumhurbaşkanı, salon Cumhurbaşkanı olmaz onların dediği gibi, yetkisiz, etkisiz, olmaz. %25-30-40’la başbakan olarak atayacak,  28 Şubat ve atmış yıllık parlamenter sistem deneyimlerini de düşünerek sen mi yetkilisin ben mi yetkiliyim, rahmetli Ecevit ile Ahmet Necdet Sezer arasındaki Anayasa kitapçığını atarak, 7500 günlük repo faizinin olduğu, 3 rakamlı enflasyonların ekonomik krizlere, siyasal krizlere sebebiyet verdiği bir ortamı da hafızamızda tutarak, %50+1 ile doğrudan halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı yetkisiz ve etkisiz bir Cumhurbaşkanı olamaz, dolayısıyla bu bir çelişkidir, açmazdır. Halk seçsin derlerse açmaza giriyorlar. Meclise seçtireceğiz derlerse, 2007 yılında 367 krizini çıkarttılar. Başta CHP olmak üzere, bu vesayet odağı, jakoben  vesayetçi CHP zihniyeti 367 krizini çıkardı. Sabih Kanadoğlu bir fikir attı ileriye, Anayasa mahkemesi bunu kabul etti ve bundan sonra Cumhurbaşkanını halka seçtirelim Anayasa değişikliğine gidildi. Ve 2007 yılında yapılan parlamenter sistemdeki değişiklikle Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi sağlandı %70’e yakın evet oyuyla. Ve 2014 yılında da parlamenter sistem içerisinde halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı da Recep Tayyip Erdoğan’dır. 82 Anayasasının  kaleme alınış şekli ile beraber zaten adeta yarı başkanlık sistemine dönük bir dizayn  söz konusuydu. Kuvvetler ayrılığı sistemi içerisinde. Halk ile seçilen Cumhurbaşkanlığı ile zaten zorunlu olarak Başkanlık sistemine doğru gitmeyi de o 60 yıllık akademik birikim ve siyaset devlet adamlarımızın önüne koyduğu Türkiye Başkanlık sistemine geçmelidir tezlerinin de konjöktürel olarak ta uygun düşmesi  münasebetiyle böyle bir değişikliğe gidildi. 


M-Buradaki asıl dert sistem değil, Erdoğan mı?

Akbaşoğlu:  Aslında Erdoğan. 

M-Yani Erdoğan gitse, yorgan gitti, kavga bitti hesabı mı olacak.

Akbaşoğlu: O noktaya geldikleri belli, kendileri kin, nefret, hırs ve haset nedeniyle Erdoğan’ı istemezlerin bir yamalı bohça koalisyonu söz konusu.  28 Şubat ittifakı, ortaya koydukları deklarasyon tam manasıyla vesayet, halkın oyuyla seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlıkta birleşenlerin, bu konuda yeni bir sistem önerisi getirerek, özgürlük ve demokraside daha iyi bir noktaya geleceğiz yutturmacası çerçevesinde sözüm ona yeni bir sistem gibi, eski sistemi milletin önüne getirmeleri. 
M-Ülke barajının siyasi partiler için %3’e düşürülmesine ilişkin bir önerileri var. Seçim kanunu meclise gelecek veya geldi, sizde ki öneri %7, acaba siz bu deklarasyon kamuoyundaki beklentiler ile ülke barajında, seçim kanununda bir değişikliği öngörürken, bunları da konuşulabilir olarak değerlendirir misiniz?

Akbaşoğlu:  Sonuçta hem AK Parti, hem MHP’den bir heyetle çalışma yapıldı, sayın genel başkanların bilgisine sunulacak. Bu netleştikten sonra biz Cumhur İttifakı olarak, diğer bütün partilerle de görüşmek suretiyle meclis gündemine getireceğiz. Burada %3-5-7 , %10 barajın geri çekilmesi hem yönetimdeki istikrarın hem de temsilde adaletin sağlanmasına ilişkin bir yaklaşım söz konusu. 
M-Sistemde artık ülke barajının çok ta mevzu bahis değil. 
Akbaşoğlu: Milletimize dürüst olmalarını, ne diyorlarsa açık seçik, net bir şekilde kendilerini ortaya koymalarını, öyle görünmez ittifaklarla, yukarıdan dizaynlarla, 
 
 

Bakmadan Geçme