İbrahim Baha Adalı

Kızıl Elmanın Kut Almış Çocukları Savunma Sanayini Nakış Nakış İşliyor

İbrahim Baha Adalı

İsrail’in Stratejik Hedefleri, Türkiye’nin Savunma Sanayii ve Erbakan ile Erdoğan’ın Milli Savunma Vizyonu: Büyük İsrail Projesine Karşı Türkiye’nin Bağımsızlık Yolu

Bölgesel Güvenlikte Yeni Bir Dönem

İsrail’in Orta Doğu’daki genişleme hedefleri, Büyük İsrail Projesi doğrultusunda, bölgedeki güç dengesini değiştirme ve Türkiye gibi güçlü ülkeleri stratejik rakip olarak görme eğilimindedir. Bu süreçte Türkiye’nin savunma sanayindeki bağımsızlık hedefleri, özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasındaki gelişmelerle şekillenmiştir. Merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın savunma sanayii alanındaki atılımları, Türkiye’nin bölgesel güvenlikteki rolünü güçlendiren ve dış bağımlılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan kritik adımlardır.

Erbakan’ın, Türkiye'nin bağımsız bir savunma sanayisi oluşturma hedefine yönelik vizyonu, Kıbrıs Harekatı sonrası dönemde büyük bir ivme kazanmış ve ülkenin savunma kapasitesini küresel ölçekte daha bağımsız hale getirecek temeller atılmıştır. Bu bağlamda, Erbakan’ın "100 Bin Tank, 100 Bin Uçak" hedefi, Türkiye'nin savunma sanayindeki stratejik hedeflerini sembolize eden bir slogan haline gelmiştir.

Erbakan’ın Milli Savunma Sanayi Vizyonu: "100 Bin Tank, 100 Bin Uçak"

Necmettin Erbakan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye’nin ABD ve Batılı devletler tarafından uygulanan silah ambargosuna karşı koymak amacıyla milli savunma sanayi kurma çağrısı yapmıştı. Bu, Türkiye’nin dışa bağımlılığını sonlandırma ve kendi savunma teknolojilerini geliştirme yolunda atılacak büyük bir adımdı. Erbakan’ın bu vizyonu, sadece askeri kapasiteyi artırmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik bağımsızlığını da hedeflemişti.

Erbakan, "100 Bin Tank, 100 Bin Uçak" hedefiyle, Türkiye’nin sadece tank ve uçak üretimi yapabilen bir sanayi altyapısına sahip olmasını değil, aynı zamanda bu altyapıyı savunma sanayisinin her alanına yaymayı amaçlıyordu. Bu hedef, aynı zamanda Türkiye'nin stratejik bağımsızlık yolunda atacağı adımların bir manifestosuydu. Erbakan’ın bu hedefi, sadece askeri üretimle sınırlı kalmayıp, teknoloji geliştirme ve mühendislik alanlarında da önemli yatırımların önünü açtı.

Erbakan’ın Savunma Sanayiinde Yaptığı Devrim: Dönemin İmzaları

Erbakan’ın bu stratejisi, yalnızca teorik bir vizyon olmaktan öteye gitmiş ve somut adımlarla desteklenmiştir. 1996 yılında kurulan D-8 Örgütü (Savunma Sanayi İslam Ülkeleri Koalisyonu), Erbakan’ın başkanlığında, İslam ülkelerinin ortak savunma sanayi altyapıları kurmalarını teşvik etmiş ve bu ülkeler arasındaki savunma işbirliğini artırmıştır. Erbakan, savunma sanayii konusunda özellikle İslam dünyasında güçlü bir ortaklık kurulması gerektiğini savunmuş, bu konuda önemli diplomatik ve teknik adımlar atmıştır. Bayrağı devralan Recep Tayyip Erdoğan ise bu mirası geleceğe taşımak için azimle yol almıştır. Bir maraton koşucusu gibi, yılmadan çeyrek yüzyılda üzerine yüklenen "Anadolu büyüklüğündeki dava taşını" başarıyla taşımaktadır.

Erbakan’ın vizyonu doğrultusunda, Türkiye, savunma sanayii alanında kendi teknolojisini üretmeye yönelik önemli adımlar atmıştır. Bugün Türkiye’nin ürettiği İHA ve SİHA’lar (İnsansız Hava Araçları ve Silahlı İnsansız Hava Araçları), bu vizyonun somut örnekleridir. Erbakan’ın Türk savunma sanayisini yerli üretimle güçlendirme hedefi, günümüzdeki İHA ve SİHA projelerinin önünü açmış, bu projeler Türkiye’nin ulusal güvenliğini artıran ve dışa bağımlılığını azaltan en önemli adımlar olmuştur.

Erdoğan’ın Savunma Sanayii Vizyonu: "Milli Teknoloji, Güçlü Türkiye"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan’ın savunma sanayii alanındaki mirasını devralarak, Türkiye’yi kendi savunma sanayine sahip bağımsız bir güç haline getirmeyi hedeflemiştir. Erbakan’ın "100 Bin Tank, 100 Bin Uçak" vizyonuna paralel olarak, Erdoğan, Türkiye’nin savunma sanayiinde küresel bir aktör olmasını sağlamak adına birkaç kritik adım atmıştır.

Erdoğan’ın savunma sanayii stratejisi, "Milli Teknoloji, Güçlü Türkiye" anlayışı üzerine inşa edilmiştir. Bu yaklaşım, Türkiye'nin her alanda yerli üretimi teşvik etme, dışa bağımlılığı minimize etme ve global savunma pazarlarında etkili bir oyuncu olma hedefini taşımaktadır. Bu bağlamda, Erdoğan’ın liderliğinde gerçekleştirilen en önemli projelerden biri, İHA ve SİHA üretiminin artırılması ve yerli savaş uçağı projesinin hayata geçirilmesidir.

Yerli Üretim ve Teknoloji Transferi: Yeni Bir Dönem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dışa bağımlılığını sonlandırmak için yerli üretimi teşvik eden ve yerli teknoloji geliştirmeyi ön plana çıkaran politikalar uygulamaktadır. Bayraktar TB2 ve Akıncı SİHA projeleri, Türkiye'nin savunma sanayinde ne kadar büyük bir dönüşüm yaşadığını gösteren en somut örneklerdir. Bu projeler, sadece Türkiye’nin savunma kapasitesini artırmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’yi SİHA ihracatında önemli bir ülke haline getirmiştir.

Erdoğan’ın savunma sanayi vizyonunun merkezinde, yerli teknoloji üretimi ve teknoloji transferi yer almaktadır. Türkiye, savunma sanayindeki yerli üretimi ve yüksek teknolojiye dayalı üretim süreçlerini hızla geliştirerek, uluslararası alanda güçlü bir tedarikçi konumuna gelmiştir. Özellikle F-35 savaş uçağı projesinde yaşanan sıkıntılar, Türkiye’nin yerli savaş uçağı geliştirme sürecine hız kazandırmıştır. Milli Muharip Uçak (MMU) projesi, bu adımın bir parçasıdır.

Savunma Sanayinde Global Rol: Türkiye’nin Stratejik Hedefleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunma sanayiinde bir diğer hedefi de, Türkiye'nin savunma ürünlerini global pazarlarda daha etkin bir şekilde satabilmesi ve savunma sanayiinde ihracat pazarını genişletmesidir. Türkiye, savunma sanayii alanında son yıllarda önemli bir ihracat artışı sağladı. Özellikle, İHA ve SİHA'lar, füze sistemleri ve denizaltı projeleri gibi alanlarda, Türkiye dünya çapında önemli bir oyuncu haline gelmiştir.

Erdoğan’ın bu stratejisi, sadece askeri kapasiteyi artırmayı değil, aynı zamanda Türkiye’nin diplomatik gücünü artırmayı ve bölgesel stratejik öneme sahip bir ülke olmayı hedeflemektedir. Türkiye'nin savunma sanayii projeleri, aynı zamanda Türkiye'nin küresel savunma işbirliklerini derinleştirerek, uluslararası arenada daha fazla saygınlık kazanmasını sağlamaktadır.

Erdoğan’ın Savunma Sanayii Vizyonu ve Büyük İsrail Projesine Karşı Türkiye’nin Rolü

Erdoğan’ın savunma sanayii stratejileri, Türkiye’nin Büyük İsrail Projesi gibi bölgesel tehditlere karşı daha güçlü bir direnç oluşturmasına imkan tanımaktadır. Türkiye, savunma sanayiindeki bağımsızlığını kazanarak, İsrail’in bölgedeki genişleme hedeflerine karşı bir engel oluşturmuş ve bu engeli aşmak için stratejik yatırımlar yapmıştır. Erdoğan, bu noktada yerli üretim ve teknoloji geliştirme alanında attığı adımlarla, Türkiye’nin savunma kapasitesini sadece bölgesel değil, küresel düzeyde artırmayı hedeflemiştir.

Erbakan ve Erdoğan’ın Mirası: Türkiye’nin Geleceği

İsrail’in stratejik hedefleri doğrultusunda Türkiye milli savunma sanayi hedefleriyle, bölgesel güvenliğini pekiştiren bağımsız bir askeri güç olarak varlığını sürdürmektedir. Velhasıl, Erbakan’ın mirası aslında sadece bir liderin değil, Büyük Türk Milleti’nin mefkuresi olarak şekillenmiştir. Kızıl Elmanın kut almış çocuklarının, savunma sanayini nakış nakış işlerken küresel güçlere karşı zaman kollamaları, yeni Türkiye Yüzyılının temellerini atmaktadır.

  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin savunma sanayii alanında bağımsız bir altyapı kurmuş ve ülkenin bölgesel güvenlikteki rolünü güçlendirmiştir. Bugün Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde, sadece Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da değil, dünya genelinde de saygın bir savunma sanayi gücü olma yolunda hızla ilerlemektedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları