Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nın (İGMG) içinden gelen sesler, kurumun sadece bir yönetim krizi yaşamadığını, bizzat kurumsal kimliğini ve İslami hareket ruhunu imha etme sürecine girdiğini gösteriyor. Eski Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Çiftçi’nin çarpıcı iddiaları, mevcut Genel Başkan Kemal Ergün’ün 60 yıllık teşkilat geleneklerini, kendine özel tasarlanmış bir "tek adamlık" düzeni uğruna terk ettiğini ortaya koyuyor.
1981’den bu yana teşkilatın çeşitli kademelerinde görev almış olan Çiftçi’nin 2021’de görevden ayrılma sebebi, Ergün’ün genel başkan yardımcılığını garanti etmesine rağmen reddettiği "Mütevelli konusunun teşkilata vereceği zarar" endişesiydi. O'na göre bugün gelinen nokta, bu endişenin ne kadar haklı olduğunu ispatlıyor.
Tek Kişiye Özel Kalıpla Yapılan Tüzük
19 Mayıs 2024 Genel Kurulu’nda kabul edilen Mütevelli Heyeti (MH) Başkanlığı sistemi, Çiftçi’ye göre, Ergün’ün makamı bırakmama stratejisinin nihai adımıdır. Yeni tüzükteki şartlara bakıldığında, MH Başkanlığı’na gelme koşulu "iki dönem ve beşer yıl olmak üzere iki dönem genel başkanlık yapmış olan şahısların" bu konuma gelebilecekleri şeklinde tarif edilmekte….
Çiftçi’nin analizi bu şartın neden kişiye özel olduğunu kanıtlar nitelikte: Kendisinden önce görev yapan Onursal Başkan Yavuz Çelik Karahan’ın iki dönem genel başkanlık yapmasına rağmen, yönetim süreleri beşer yıl değil dörder yıldır. Beş yıllık yönetim süresi ilk kez 2011 tüzüğünde yer almıştır. Dolayısıyla Çiftçi, MH Başkanlığı şartının Ergün’ün şahsına organize edilmiş, düzenlenmiş bir makam olduğunu ve "tüzüğün tamamen Kemal Ergün Bey'in şahsına yönelik hazırlandığının gayet ortada" olduğunu belirtiyor.
Sorumsuz Otorite ve Akidevi Bozukluk
Yeni sistem, MH Başkanı’nı İGMG’de "vakfın sahibi konumuna" getirmektedir. Bu makamın seçimle iş başına gelmediği, aksine konumu gereği doğrudan oraya geldiği dikkate alındığında, ortaya çıkan yapı tamamen denetimsizdir. Çiftçi, tüzükte sorumlulukla alakalı "hiçbir madde yer almamaktadır" tespitini yaparak, "denetimi olmayan, hiç kimseye sorumlu olmayan bir sistemin teşkilatta kurulmakta" olduğunu söylüyor.
Çiftçi’nin bu noktadaki akidevi uyarısı hayati önem taşıyor: Tek adamlık sistemleri, cemaat liderlerinin "uluhiyet vasfıyla davrandıklarını" ve bunun "İslam'ın temel esası olan tevhit akidesine aykırı" bir yönelişin temelini oluşturduğunu belirtiyor. Bu sistemin devam etmesi halinde ise, Milli Görüş teşkilatlarında "babadan oğula saltanatın" başlayacağı yönünde ciddi bir iddia ortaya atılıyor.
İslami Hareketin Şuurunu Kaybı
Bu yönetimsel çöküş, teşkilatın kurucu kimliğini de yok ediyor. Karahan’ın gözlemlediği gibi, IGMG bir "İslami hareket olarak doğdu" ancak bugün maalesef "bir yardım teşkilatı konumuna getirildi". Karahan, İGMG’nin temel direklerinin eridiğini belirtiyor:
"O hareket olma şuurlu canlı ruhu kaybedildi. Hac yapan, cenaze kaldıran, kurban toplayan, yardım toplayan bir teşkilat haline dönüştü.".
Karahan, bu durumun neticesinde ise "milli görüş anlayışımız maalesef bitirildi" sonucuna vardığını dile getiriyor.
Karahan’ın bu ideolojik çöküş tespiti, Çiftçi’nin hukuki analiziyle örtüşüyor; zira Karahan da Mütevelli Heyeti Başkanının "layel (layemut) tam yetkili, sorumsuz" bir konumda olacağını, gelecek genel başkanı, idarecileri, bölge ve şube başkanlarını belirleyeceğini vurgulaması ise dikkat çekici.
İradenin Gaspı ve Gizli Planlar
Çiftçi, Ergün’ün kamuoyuna iki dönemden fazla görev yapmayı ahlaki bulmadığını söyleyerek manipülasyon yaptığını, ancak arka planda "IGMG’yi kendisine nasıl özel mülk edineceği noktasında da gizli gizli, sinsi sinsi adımlar atarak bu süreci... ilmek ilmek dokuduğunu" ifade ediyor.
Bu sinsi dokunuşun sonucu olarak, delegelerin seçme ve seçilme hakkı gasp edilmektedir. Çiftçi’ye göre, 2026’da "genel başkan adaylığı söz konusu olamayacaktır". Ergün’ün atadığı üç kişi, kendi başkanlık ettiği kurullarda oylanarak tek kişiye düşürülecek ve genel kurul, "yapılmış olan atamaları oylamakla yükümlü" kalacaktır. Bu durum, "tek adamlık mütevelli heyeti başkanlığı sistemiyle kamufle edilmekte" ve üzeri örtülmektedir.
Bu hukuksuzluklara itiraz eden Karahan, "Delegenin iradesi elinde alınmasın. Teşkilat bir kişinin iki dudağı arasına hapsedilmesin" diye mücadele ettiklerini dile getirdi. Ancak bu itirazın karşılığında, Karahan hakkında 250.000 euroluk tazminat davası ve 6 ay hapis cezası talepli ceza davası açılmış, hatta beraber hareket eden delege arkadaşlarının canlarıyla, aileleriyle ve çocuklarıyla alakalı tehdit aldıkları belirtilmeleri de olayın vehametini gösteriyor.
Hakkı Çiftçi, tüm bu tahribatın, IGMG’yi "milyonlarca isimsiz kahramanın" fedakarlıklarıyla kurulmuş bir "ümmetin emaneti" olmaktan çıkarıp, Kemal Ergün Bey'in "özel şahsına, özel mülküne dönüştürülmek" amacı taşıdığını ifade ederek delegeleri uyarmaktadır. Karahan ise, bu ahlaki çöküşe karşı duruşunu net bir şekilde ortaya koyuyor:
"Elbette yanlışa ben sessiz kalamam. Hukuksuza sessiz kalamam. Ahlaksızla sessiz kalamam"