İbrahim Baha Adalı

Erdoğan'ın Kızılcahamam Konuşmasının Şifreleri

İbrahim Baha Adalı

“Malazgirt’ten ‘Daha Güzel Şeyler’e” – Erdoğan’ın Kızılcahamam Konuşmasının Şifreleri

Siyasî Dilde Yeni Bir Dönemeç

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz 2025’te Kızılcahamam’da yaptığı konuşma, hem içerik hem üslup bakımından yakın dönemin en çarpıcı siyasal metinlerinden biri oldu. “Daha güzel şeyler olacak”, “Beraber yürüyeceğiz” ve “Her bir vatandaş birinci sınıf” gibi ifadeler, 2019’daki “Her şey çok güzel olacak” kampanyasını andırdı; üstelik bu kez muhatap kitlenin yalnızca AK Parti seçmeni değil, 86 milyonun tamamı olduğu vurgulandı. 

1. Sloganların Dönüşümü: İktidarın Dilinde Muhalefet Kokusu

Erdoğan’ın “Daha güzel şeyler olacak” cümlesi, muhafazakâr tabanda umut tazeleyici, muhalefet cephesinde ise “slogan ödünç alma” tartışmasını tetikleyici bir hamle olarak okunabilir. Siyasî psikoloji açısından iktidar-muhalefet sloganlarının birbirine karışması üç anlama gelir:

  1. Dil Evrimi: Kutuplaşmanın dili yumuşar; seçmen grupları arasında geçirgenlik artar.

  2. Merkezileşme: Hükûmet, muhalefetin yükselen temalarını merkeze çeker.

  3. İmaj Tazeleme: İktidar, “yeni başlangıç” imajı yaratarak yıpranmış algıları onarmaya çalışır.

2. Bahçeli Savunusu: Cumhur İttifakı’nın Çelik Çekirdeği

Konuşmadaki en sert paragraf Bahçeli’nin milliyetçiliğini sorgulayanlara yöneldi. Erdoğan, “Bu kimsenin hakkı da haddi de değildir” diyerek ittifak ortağına açık kalkan oluşturdu. Mesaj nettir: Cumhur İttifakı iç bütünlüğünü korumalıdır; aksi hâlde ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi tehlikeye girer. Bu çıkış, milliyetçi seçmene “MHP hâlâ vazgeçilmez” sinyali verirken, AK Parti’nin ittifak liderliğini de pekiştirir. 

3. DEM Partisi ile “Üçlü Yürüyüş”: Yeni Çözüm Mü, Siyasal Mühendislik Mi?

Erdoğan’ın “AK Parti-MHP-DEM üçlü olarak bu yolda yürümeye karar verdik” cümlesi, 2013-15 Çözüm Süreci’nden bu yana ilk kez meclis düzeyinde resmî bir “Kürt diyaloğu” perspektifini gündeme taşıdı:

  • Fırsat: Silahlı çatışmanın nihai olarak gündemden düşmesi, ekonomik kaynakların kalkınmaya yönelmesi.

  • Risk: Milliyetçi tabanda “taviz” algısı; PKK içindeki radikal fraksiyonların provokasyonu.

  • Yasal Zeminin Gücü: TBMM’de komisyon kurulması, sürecin keyfî müdahalelere kapalı, kurumsal temelde ilerlemesini sağlar.

4. Tarihsel Referanslar: Malazgirt, Kudüs, İstiklâl

Erdoğan’ın retoriğinde üç tarihî mıknatıs öne çıkıyor: Malazgirt, Kudüs ve İstiklâl Savaşı. Bu üçlü, Türk-Kürt-Arap sentezini “ortak askerî zafer-ortak kutsal şehir-ortak kurtuluş” hattında birleştirir. Amaç, terör sonrası normalleşmeyi “tarihî kader birlikteliği” söylemiyle güçlendirmektir. 

5. “Terörsüz Türkiye” Projesi: Pazarlıksız Paradigma

Cumhurbaşkanı, “Bir pazarlık süreci değildir” vurgusunu ısrarla tekrarladı. Bu vurgu, daha önceki açılım girişimlerinde muhalefetin yönelttiği “gizli mutabakat” eleştirilerini peşinen etkisizleştirmeyi hedefler. Modelin altı sacayağı şöyle sıralanabilir:

  1. Silahsızlanma Mekanizması – Teslim süreci ulusal ve uluslararası gözlemle şeffaf ilerlemelidir.

  2. TBMM Komisyonu – Meclis, toplumsal meşruiyetin teminatıdır.

  3. Yerel Temsil ve Kültürel Haklar – Anayasal çerçeve korunarak somut adımlar atılmalıdır.

  4. Sınır-Ötesi Diplomasi – Irak ve Suriye Kürtleriyle eşgüdüm, güvenlik risklerini minimize eder.

  5. Ekonomik Dönüşüm – 2 trilyon dolarlık “terör faturası” gelişme projelerine yönlendirilmelidir.

  6. Toplumsal Psikoloji – “Birinci sınıf vatandaşlık” ifadesi, aidiyet duygusunu pekiştirir.

6. İç Politik Denge: Milliyetçi Duyarlılık – Reformcu İhtiyaç

MHP tabanının hassasiyeti gereği iktidar, kimlik temelli reform ile üniter yapı arasında ince bir hat üzerinde yürüyor. Strateji şu şekilde formülleştirilebilir:

  • Devletin Üst Limit: Üniterlik kırmızı çizgidir, geri adım atılmamalıdır.

  • Kolektif Alt Limit : Kültürel hak ve yerel katılım artırılmalıdır.

  • Siyasal İttifak Başı : Bahçeli vazgeçilmezdir, DEM’le temas “çözüm” meşruiyeti için elzemdir.

7. Dış Politik Yansımalar: Washington, Bağdat, Erbil, Şam

PKK’nın silahsızlanması, ABD başta olmak üzere bölgesel aktörlerde dosya daralması yaratır. Ankara, F-16 alımları, enerji koridorları ve Suriye’nin yeniden inşası dosyalarını masaya kazançla taşıyabilir. Ancak PYD/YPG-ABD iş birliği denkleminde Ankara-Washington gerilimi hâlen çözümsüzdür; yeni “üçlü yürüyüş” Suriye-Irak hattında hassas dengeler gerektirir.

8. Ekonomik Boyut: Savunmadan Kalkınmaya Kaynak Aktarımı

Erdoğan’ın “terörün faturası 2 trilyon dolar” ifadesi, bütçe-çıkış stratejisi için argümandır: “Tasarruf ettiğim her kuruşu refaha yatıracağım”. Savunma sanayii, ihracat kapasitesini kaybetmeden AR-GE-sivil teknolojiye kaymalıdır. Savunma-teknoloji dengesini Güney Kore modeliyle kıyaslamak yol gösterici olabilir.

9. Riskler ve Direnç Noktaları

Risk AlanıOlası Dirençİzlenecek Yol
Radikal PKK KollarıSilahsızlanmaya sabotajÇoklu gözetim, toplumsal izolasyon
Milliyetçi Tepki“Taviz” algısıŞeffaf meclis süreci, Bahçeli kalkanı
Seçim DinamikleriOy kaymalarıErken somut başarı hikâyeleri
Uluslararası AktörlerYPG-ABD ilişkisiÇok taraflı masalar, kontrollü baskı

10. Sonuç: “Muhabbetle Konuşmak” İçin Yol Haritası

Erdoğan’ın Kızılcahamam konuşması, içeriği kadar kelime seçimiyle de yeni bir siyasal iklimin habercisi. “Daha güzel şeyler olacak” vizyonu; meşruiyetini millî tarih, meclis iradesi ve geniş toplum mutabakatından almalıdır. Süreç:

  1. Şeffaf yürütülmelidir – Kapalı kapılar ardında pazarlık algısı reddedilmelidir.

  2. Kurumsallaşmalıdır – TBMM komisyonu; hukukî, ekonomik ve toplumsal ayakları somutlaştırmalıdır.

  3. Katılımcı olmalıdır – STK’ler, meslek örgütleri, yerel yönetimler dâhil edilmelidir.

  4. Denetlenmelidir – Bağımsız medya ve akademi, sürecin nabzını tutmalıdır.

Bu adımlar atılırsa Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı ve İstiklâl Savaşı’nın nüvesi sadece retorik değil, toplumsal realite hâline gelir; Türkiye terörsüz, istikrarlı ve müreffeh bir döneme adım atar.

Yazarın Diğer Yazıları