Okçular Tepesi'nde Necmettin Bilal, Külliye'de General
Fehmi Çalmuk
"Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!"
Seferden sefere, cepheden cepheye yılların yorgunluğu ile usta, Kızıl Elma’ya kutlu yürüyüşünü çırağına bırakma niyetine karşı kopan fırtınaya bakın siz. Fırtına koparanlar sağda solda fısıldamaktan, ahkâm kesmekten, göbeklerinden şişko gözlerini doyuramamaktan korkuyor...
Hanedanlık Eleştirisi ve Kadroların Durumu
Karısını, eşini, oğlunu, kızını, damadını, gelinini, kardeşini, yeğenini makam makam dolaştırırken, makam üstüne yönetim kurulu maaşları aldırırken gözleri kimseyi görmedi. Kutlu davanın ruhu kurtlanmış zevatın din, iman, vatan gibi bir derdi olmadı. Kendilerine hak gördüklerini velinimetleri Erdoğan’a zul görüyorlar.
Neden mi?
“Necmettin Bilal Erdoğan AK Parti Genel Başkanı olamaz… Biteriz. AK Parti hanedanlık değil. Babadan oğula geçmez!”
Peki, devlet kurumları, makamları saltanat mıydı da siz, partinin garaj kapılarında ağlamaklı bir edayla oğlunuza vekillik için yalvardınız…
Bu kişilerin sayısı o kadar çok ki… Say say bitiremezsiniz… Devlet kurumlarında aile saadeti yaşayanlar, dolar banyosu yapanlar. Bir eli FETÖ’de, bir eli başka cemaatte gününü geçirenler… Şimdi Erdoğan’a kafa tutamadıkları için “dedikodu kazanını” kaynatıyorlar…
Elbette ki ve yazık ki bu kadroların görev taksimini sosyete pazarında gezinmelerine zoraki imkân veren Cumhurbaşkanımız oldu.
Baştan beri söylüyorum: AK Parti bir koalisyon partisidir. Parti kurulurken kadro hareketi olarak görüntü verilse de mağdur olan Erdoğan’ın gücü karşısında suspus olan 
kadroların sessizliği “Sultanım sen çok yaşa” derken kumpas üstüne kumpas kurulmasına neden oldu. Şimdi “tercih noktasında” yol ayrımındalar… Yol ayrımı, yeni dönemin tercih noktasıdır.
Teşkilat olmanın ana ilkesidir:
“Lidere sadakat şerefimizdir”
ilkesi üzerinde kadro bunun üstünde şekillenir: Lidere sadakat, davaya bağlılık, teşkilata güven…
“AK Parti’nin Kızıl Elması” yazısında uzun uzadıya bu konuyu yazmıştım.
Okçular Tepesi'nde Bekleyen Necmettin Bilal Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Görüş kadroları arasında, “cennet mekân Necmettin Erbakan'a çok yakındık, ona bağlıyız, onun yolundayız” diyen zevata inat, oğluna Necmettin ismini koyan ender siyasetçilerden. Bir de rahmetli Süleyman Çalışkan'ı bilirim. Oğlu hâlen Saadet Partisi Hatay milletvekili, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan’dır.
Şimdi Erdoğan'ı dinî eylem planından vuramayacaklarını anlayan kesimin Necmettin Bilal üzerinden vurma girişimi de yeni değil. Kartal İmam Hatip'ten sonra Amerika'da eğitim görmesi, Dünya Bankası'nda çalışması ve AK Parti iktidarlarında babası Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte dünya liderleri ile interaktif görüşmesi, tanışması, müzakerelere katılması birçok insanı rahatsız ediyor. Şu anda tutturdukları tek kelime babadan oğula, hanedan yapısıyla bir geçişin olmayacağı yönünde.
Ancak bunu diyenlerin geçmişleri, yaptıkları eylemleri o kadar karanlık ve tartışmalı ki bunu diyecek, açıktan söyleyecek ne yürekleri ne de yeterlikleri var. Ancak ve ancak muhalif medya yoluyla, sosyal medyayı etkileşim içine alarak uyguladıkları sübliminal mesajlar bir de damadın Berat Albayrak'ın etrafında şekillenen ve abisi tarafından PR yapılan bir mücadeleye döndü. İnanın ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gözbebeği olan Yeni Şafak gazetesi bile Bilal Erdoğan söz konusu olduğunda bir adım geriye çekilecek, sessizliğe bürünecektir.
Devlet bürokrasisinde, yerel yönetimlerde aktif ve fiili görevi olmaması gibi Bilal Erdoğan'ın dezavantajlarından bahsedilir. Aşılmayacak işler değil… Bilmeliyiz ki hep oyun kurucu oldu. Uzunca bir süredir sessiz ve derinden şekillendirdiği STK, gençlik hareketi üzerinden maya çaldığı dip dalga giderek kendini göstermektedir. Fırsatı bulduğunda soluk alarak dinlendiği tek yer ise kurduğu müzik eğitimi veren ilkokuldur.
En belirleyici konuya gelelim: Dini cemaatler üzerinde Bilal Erdoğan’ın inanılmaz bir ağırlığı vardır. Ağırlık, “Erdoğan’ın gölgesi olmanın” ağırlığıdır. Ancak irtibatı kurmak, sorunları çözmek için Cumhurbaşkanına giden yol Bilal Erdoğan’dan geçmektedir. Aklımızdan çıkartmayacağımız bir gerçeklik daha vardır ki bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde merhum Süleyman Demirel’in 28 Şubat’ta bize söylediği gibi “Devletin gizli anayasası Sünni İslam geleneğidir.” 15 Temmuz’da işgal girişimine FETÖ, Vahhabi ve Şia’nın çullanmasına karşı ehli sünnet gerçekliği defans göstermiş, bedel ödemiş, şehit düşmüştür. Ticaretin içinde Erdoğan sayesinde giderek holdingleşen dini cemaatler devlet gücüne ve finans gücüne hürmet ederler. Cemaat liderlerinin dinî temsil kabiliyetleri bu gücü müntesiplerine yansıtır, yönlendirir, şekillendirir.
Soralım şimdi?
Bilal Erdoğan neden Okçular Tepesi'ni temsilen Okçular Vakfı'nı kurmuştur? Yay germiş, ok atmıştır. Neden Okçular Tepesi'ni terk etmeyenlerdendir?
Erdoğan’ın Siyasi Hamleleri ve Yeni Dönem Hazırlığı
Anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan sistemi rehabilite etme çabasında. Meselenin özü 2028 seçimlerinin zor mu zor geçeceği gerçekliğidir. Bunu bilmeyen yok. Erdoğan’ın yeniden aday olma konusunun netleşmesi, ekranların flu hâlden netliğe dönmesi gerekiyor. Siyaset satranç ustası olarak yeni hamlelerin hazırlığını yapıyor.
Metal yorgunluğu ile başlayan, güç zehirlenmesi ile kangren olan teşkilatlara yeni atamalar yaptı. Teşkilatlara yapılan tahkimat elbette ki gelecek senaryosunun en önemli ayağı. Gençlik, kadın kolları ona göre şekilleniyor…
Peki, Parti Genel Başkanlığı meselesi ne olacak? Cumhurbaşkanı ile parti genel başkanını ayırmanın gerekçelerini kendisi çok iyi bilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde partili cumhurbaşkanlığı modeli son anda monte edilen bir başlıktı. Erdoğan bile zoraki ikna oldu. Devlet Bahçeli’nin de bir dönem açıktan eleştirisi vardı.
Yıllar önce hayata geçirmek istediği bu konuyu şimdi raftan indirip hayata geçirirken elbette ki cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik hamleler yapacaktır.
Yakında yapılacak olan Bakanlar Kurulu, bakan yardımcıları ve üst düzey bürokrat revizyonu ile Erdoğan aklındaki stratejisinin yeni bir taktiğini ortaya koyacaktır. Dişlerini sıka sıka, masaya yumruğunu vura vura izlediği durağan gidişata “Dur” diyecektir.
Göreve gelecek yeni isimlerin Necmettin Bilal Erdoğan’a yakınlığını görürseniz anlayın ve bilin ki “Bilal Erdoğan Dönemi” başlıyor.
AK Parti’yi Seçim İttifakına Zorlamak
Herkesin odaklandığı konu, “seçimi yeniden kazandırabilecek, tek başına iktidar yapabilecek bir ismin partinin başına” gelmesidir. Ancak unutuluyor ki Midyat'ta pirince giderken eldeki bulgurdan olmak da var. Mevcut yapıyı, mevziyi korumak kimi zaman kazanmaktan daha önemli bir noktaya geliyor. Herkes biliyor, bütün istatistikler onu gösteriyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oy potansiyeli AK Parti'nin iki kat üstünde gidiyor. Giderek eriyen bir parti teşkilatı var ama giderek oylarını muhafaza etme konusunda her gün yeni sürprizlerle karşımıza çıkan bir Erdoğan var.
Ortada gezen, gerdan kıvıran kimi bakanlara, burnundan kıl aldırmayan üst düzey bürokratlara ve kıyıda köşede ihale masalarında yancılık yapanlara karşı toplumun gösterdiği refleks bir bedel ödemeye gelince herkesin yakasına yapışacağı isim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olacaktır.
Ailesini, ahbabını ve yaranını devlet kadrolarına dolduran ve onlar üzerinden bir gelecek senaryosu yapan kadroların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın televizyondaki konuşmaları çıktığı zaman İsmail Dümbüllü muamelesi yapıp dalga geçmeleri teker teker not edilmiş durumdadır. Elbette ki bunların hesabı sorulacaktır. Hesap görecek Erdoğan'ın yeminli askerleri elbette vardır ve olmalıdır da. Ancak durumun vahameti karşısında tedbir alıp ileriye doğru kazanılmış hakların ve birikimlerin kayıp olmaması için bir ekran temizliğine dünden daha fazla bugün ihtiyaç vardır.
Bir süre önce Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu dört siyasi partinin birleşmesini gündeme getirmişti. Bunun nedeni olarak AK Parti'yi değişime zorlamak olarak göstermişti. Alın size altın tepside sunulan bir imkân: Bilal Erdoğan'ın genel başkanlığında bir AK Parti ile seçim ittifakı yapmak, yani parlamentoya güçlü bir şekilde girebilmek. Şimdi CHP'nin sırtına binerek, Kemal Kılıçdaroğlu'nun merhametinden faydalanarak onu İslami ve muhafazakâr camiaya makbul ve uygun bir aday olarak lanse edebilmek için kazandığınız milletvekilliklerinin kaybolma ihtimalini düşündüğünüzde bu kadroların tencereyi kaynatacağı ve kapağını zorlayacağı açıktır. Bu hâliyle yeni dönem bir seçim ittifakı için değişim için işaretin AK Parti'den verilmesi zorunlu hâle gelmiştir.
Bu nedenle karşımızdaki yeni model AK Parti’nin genel başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı makamının/makama aday gösterilen kişilerin ayrı isimler olması meselesidir.
Hakan Fidan Modeli
Şimdilik Cumhurbaşkanlığı için dominant aday Dışişleri Bakanı Hakan Fidan olarak görülmektedir. CHP’nin Suriye olaylarından sonrası yaptırdığı anket bile Hakan Fidan ve İbrahim Kalın’ın taban tarafından olumlu karşılanması Hakan Fidan’ın rolünü güçlendirmektedir. Muvazzaf subaylığının bittiği dönemden başlayarak ilmek ilmek örülen, geleceğine yönelik kariyer planı yapılan bir isimdir Hakan Fidan… Devletin, bürokrasinin zaaf analizini aldığı görevler dolayısıyla görmüş, ezberi yaptırılmış bir devlet adamı modeli olarak ortaya konulmuştur. TİKA ile başlayan süreç Başbakan Yardımcılığı ile perçinlenmiştir. MİT Başkanı olarak atanan Hakan Fidan o günden sonra “kuvveden fiile” yönelen büyüme, serpilme, köklerini salma stratejisini “Devlet aklının modeli” olarak izlemektedir.
Hakan Fidan’ın son zamanlarda bir adım öne çıktığı zaman dilimi Erdoğan’ın ABD ziyaretidir. Açıklamaları bir işaret fişeğidir. Parti içinde ona muhalif olanların CHP yönetimi eliyle Hakan Fidan’a fren olma gayretleri görülmektedir.
Şimdi açık ve seçik olara
k Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Fazilet Partisi Genel Başkanlığı adaylığı önerdiklerinde söylediği meşhur söz gündemdedir:
“Ben bir bölen olmayacağım…”
Erbakan hayattayken onun gösterdiği adaya karşı bir bölen olmadığı için Abdullah Gül seçimi kazanamadı.
Hakan Fidan da Recep Tayyip Erdoğan hayatta kaldığı, bir kartal gibi devlet kadrolarını ve partiyi kanatlarının altında korumaya aldığı dönemde “bir bölen olmayacaktır.” Erdoğan’a rağmen AK Parti’de bir şey yapamazsınız. Ancak Erdoğan ile mevcudun üzerinden bir sinerji oluşturabilmesi mümkün olacaktır.
Arkadaşlarının “general” diye hitap ettiği Hakan Fidan strateji ve taktik, psikolojik harp sanatları konusunda eğitimlidir. Çokça pratiği vardır. Ali Cengiz oyunlarının arkasındaki aklın görmezlikten geldiği de budur. Hakan Fidan üzerine yazacaklarımızı bir başka yazıya saklayalım.