
Eylül de Gel
Fehmi Çalmuk
Herkes tatil moduna girdi ancak bir katil olan İsrail bu moda bir türlü girmedi. Kandan beslenen vampirler gibi kurduğu sömürü düzeni ile emeğin, alın terinin kanını emerken Gazzeliler başta olmak üzere Filistinlilere ateş yağdırmaya devam ediyor.
Evet, tatil bitti.
Alpay bir şarkısında der ya, "Eylül'de gel..."
Türk siyasetinin bugün en değerli şarkısı "Eylül'de Gel."
Kodeste olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davası başta olmak üzere, CHP'nin kurultay davası ve kamuoyunun yakından takip ettiği birçok dava, adli tatilin bitmesiyle eylülde yeni bir çehreye bürünecek. Bir bakıma, Pandora'nın Kutusu da o zaman açılacak.
Arzu ederseniz, epeydir yazı yazamayan biri olarak gelişmeleri ara başlıklarla, konusuna göre ele alalım.
Çökertme
Bu konu başlığına bakıp da ne Çökertme kebabını ne de "Çökertmeden çıktım da Halil'im" diye başlayan türküyü hatırlamayın lütfen.
Türkiye'de İslami hareketin merhum, cennet mekân Necmettin Erbakan'dan alınıp terör örgütü lideri Fethullah Gülen'e teslim edilme operasyonu, Türkiye'nin son 40 yılına damga vuran en önemli olaylardan biriydi. "Geliyor gelmekte olan tehlike" olarak Türkiye'nin üzerine çöken kara bulutlar gibi FETÖ terör örgütü, iş dünyasından bürokrasiye, siyasetten sivil topluma kadar ve özellikle de dini hassasiyetleri kullanarak birçok alanı tarumar etti. 15 Temmuz'da girdikleri hain darbe girişimi ile toprağa gömüldüklerini zannedenlerin yanıldıkları, onların bıraktığı "Çökertme" işleminin çeşitli kisveler, cemaatler ve gruplar halinde devam ettiğini fark ederseniz başımıza gelecekleri şimdiden görebilirsiniz.
Geçenlerde, uzun zamandır görmediğim, Allah var pek de ziyaret etmediğim, Ankara'da hayır hasenat sahibi bir iş adamının bürosuna gittim. Çay ile beraber muhabbet gelişti. "Türkiye'de FETÖ'ye yardım etmeyen kimse mi var?" diye söze girince ben de cevaben "Ben varım, merhum cennet mekân Erbakan Hocam var" deyince yüzünün renginin gittiğini görünce dizlerime vurup derin derin bir ah çektim.
O dönemlerde "hizmet hareketi" diye iş adamlarını sülük gibi emen cemaat mensuplarının cezaevlerine girip yurt dışına kaçıp bu devranı başıboş bıraktıklarını kimi insanlar düşünüyordu ki, iş adamıyla muhabbette olayın böyle olmadığını da anlamış oldum. FETÖ'den doğan boşluğu hemen yeni İslami cemaatler dolduruvermişler. İş adamları vermeye devam ediyor, onlar da çeşitli vesilelerle, çeşitli isimler altında bu yardımları almaya devam ediyorlar. Ancak üzülerek görüyorum ki, muhterem Cumhurbaşkanımızın oluşturduğu iklimden istifade ederek yardım alan cemaatlere destek veren iş adamlarının, ve yönetim şeklini Hele Hele Bürokratları dillerinin ucuyla övmeleri, kötülemeye gelince makineli tüfek gibi suçlamaları pek de hoşuma gitmedi.
Parayı veren iş adamlarının, televizyon kumandası gibi Tayyip Bey'in yakın çevresindeki bürokratları da siyasileri de idare etmeye çalışmaları yeni bir alışkanlık değil.
Ama anlıyorum ki iki avucumuzun arasında sakladığımız cam fanus kırılmış, cin şişeden çıkmış. Eski günler yâd edilirken, yeni dönemde hangi ekonomik düzleme atak ve yatırım yapılacağının, bu konuda hangi bürokratın nasıl yardım edeceğinin hesap edilmesi gibi menfaat çatışması bir döneme girilmiş.
Tam dedim ki, "Aslanım Fehmi, 'Çökertmeden de çıktım Halil'im' türküsünü söylemenin tam zamanı."
Gerçekten Neymiş Be Murat Kapki !
Murat Kapki ile ilgili yazımı hatırlayanlar vardır. İstanbul Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk operasyonunun iş adamı olarak muhataplarından biri olan Murat Kapgi, gerçekten kilit mi kilit noktadaymış. Bana yöneltilen eleştirilere cevap verme gereği bile duymazken, Murat Kapki ile ilgili İstanbul piyasasında konuşulan ilginç olaylar kulağıma çalındı. Ekrem İmamoğlu'nun öğrencilikten, daha doğrusu şakirtlikten arkadaşı Murat Ongun'un ünlü bir telefonu var; hani şifresi bir türlü açılamayan, bu konuda her türlü uğraşa rağmen sonuç alınamayan telefonu. Soruşturmayı yürütenler de hukuk dünyası da bu şifrenin bulunması, telefonun içindeki dokümanların, belgelerin ortaya çıkması hâlinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk operasyonunun gerçek yüzünün görüleceğini söylüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'nin, Özgür Özel başta olmak üzere, Murat Kapki üzerinde yaptığı tahkimat tam anlamıyla koruma kollama, bir anlamıyla da Ekrem İmamoğlu'nu ve CHP'yi kurtarma operasyonu. Söylenen o ki, Murat Ongun dışında telefon şifresini bilen tek isim Murat Kapki.
Hani Özgür Özel'in "el yükseltme" geleneği var ya, bunun aynısının Murat Kapki'ye uygulandığı; kendisine milletvekilliği başta olmak üzere Parti Meclisi'nde aktif görev verileceği gibi çeşitli taahhütler ortada uçuşuyor. Zannederim bu şifrenin peşinde yalnız ve yalnız CHP yok; savcılar gibi AK Parti'nin içinde de bazı isimler var.
Farkındaysanız, Ekrem İmamoğlu yolsuzluk dosyası ile ilgili birçok iş adamı, avukat, akademisyen, bürokrat ya içeri alındı ya da ismi geçti ama Ekrem İmamoğlu'nun siyasi varlığını oluşturan dini cemaatler, çeşitli İslami kesimlerle ilgili ne bir cemaat ne bir vakıf ne de bir iş adamına ulaşılmış durumda değil.
Bunlar tam bir koruma altında.
Pazarlığın asıl dönüm noktası da burası.
Seçim dönemleri başta olmak üzere, belediye hizmetlerinden istifade eden çeşitli cemaatlerin ve yapıların Ekrem İmamoğlu'nu bu dönemde yüzüstü bırakmaları, tamamen kendilerini bir koruma kalkanı içine almalarından kaynaklanmaktadır. Bazı siyasi partilerin seçim döneminde Ekrem İmamoğlu'na destek vermeleri konusunda var olduğu söylenen pazarlıkların ve finansal istifadelerin ne düzeyde olduğu soruşturma kapsamına alındı mı bilmiyorum ancak bu konunun sır gibi saklanması, bu olaya hiç değinilmemesi, Ekrem İmamoğlu davasında ayrı bir mecraya girildiğinin göstergesi.
Bir de halen iktidar partisinde siyasiler, bürokratlar, STK ve meslek örgütleri ile ilişkiler var. Geçmiş dönemde yani 2019 yılından başlayarak Ekrem İmamoğlu rüzgarından etkilenip onun Cumhurbaşkanı olacağına kesin gözüyle bakan gözü açıkların kurduğu ilişkileri var. Dışarıdan isimler teker teker aranıp o günler o diyaloglar, işbirlikleri, finans ilişkileri hatırlatılıyor ve aba altında sopa gösterircesine sürece dahil olmaları isteniyormuş. “Siz bilirsiniz?” denilerek telefonlar kapatılıyormuş. Ekrem İmamoğlu’nu tekli veya heyet halinde ziyaret fotoğrafları sosyal medyadan teker teker silinirken, yedikleri hurmaların kendilerini tırmalamaması için kendilerini koruma altına alabilmek için İstanbul Başsavcısı ile yakın diyaloglar kurma çabası varmış. Özgür Özel’in “alnını karışlarım” sözünü tersten okursanız “Beni bulaştırma” imasını çıkarırsınız.
Çökertme dedik ya bunun hesaplaşması da Eylül’de olacak…