Türkiye, 12 Eylül Gibi Maceraya mı Sürükleniyor?

Prof. Dr. Anıl Çeçen 'Türkiye'nin Güneydoğu'da hatta Hatay'da, Türkiye'nin güney bölgelerinde de bazı isyan hareketlerinin aynen Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi, onlara benzer bir şekilde ayaklanmaların ve isyan hareketlerinin, emperyalist güçler tarafından örgütlenerek, Türkiye'nin dağıtılması ve kontrol altına alınması amacıyla yönlendirileceğini vurgulayabilirim'

TÜRKİYE’DE YAŞADIĞIMIZ OLAYLARIN TAMAMI, DIŞ POLİTİKANIN BİZE YANSIMASIDIR VE EMPERYALİST GÜÇLERİN ORTA DOĞU’YA, MERKEZİ COĞRAFYAYA YÖNELİK POLİTİKALARINDA, TÜRKİYE’Yİ ODAK NOKTASI OLARAK KULLANMALARIDIR.

Politik Adam –Arkadaşlar hemen attı Türk tarihi tekerrür mü ediyor başlığını, tam oraya gelmiştik, siz gelip topu buraya koydunuz. 

Anıl Çeçen –Ama bu önemli, tartışılan bir konu. 

Politik Adam –Çok hayati bir konu,

Anıl Çeçen –Türkiye’nin geleceğinde yeniden Kenan Evren’in yaptığı gibi, müdahale ile karşılaşmamak lazım. Türkiye demokratik rejim içerisinde,

Politik Adam – Hocam bunu programın içinde birkaç defa söylediniz, size göre yeniden bir darbe tehlikesi, tehdidi var mı?

Anıl Çeçen –Türkiye’deki olaylar, Türkiye’nin milli olayları değildir. Türkiye’de yaşadığımız olayların tamamı, dış politikanın bize yansımasıdır ve emperyalist güçlerin Orta Doğu’ya, merkezi coğrafyaya yönelik politikalarında, Türkiye’yi odak noktası olarak kullanmalarıdır. Yani bu şekilde baktığınız zaman bunun açık şekilde, Türkiye’nin geleceği ve Orta Doğu’nun yeniden yapılanması, bütünleşmektedir. Bu, bu kadar açıktır.

Politik Adam –Şimdi bizi izleyen değerli izleyiciler hafızalarını 6-7 yıl önceye götürdüğü zaman bir 15 Temmuz var. Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasını giymiş hainlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, güvenlik mensuplarına, TBMM’ye ve en önemlisi büyük Türk milletine yönelik atışları, öldürmeleri, katliamları, her şey yaşandı. Bir işgal girişimiydi. Şimdi bunun aynısını Türkiye’ye yapma ihtimalinden bahsediyorsunuz, batı kaynaklı olarak?

Anıl Çeçen –Batı’nın tavrı açık ortada, Türkiye’nin en büyük televizyonun kanalında her hafta bu doğrultuda programlar yapıyorlar. Bu konuları izleyen entelektüel Türkiye’deki kadroların bu doğrultuda yönlendirilmesine çaba sarf ediyorlar. O zaman bizde neyle karşı karşıya geldiğimizi, bu işin neden ortaya çıktığını, nereye yöneleceğini, bizi tekrar 12 Eylül gibi maceralara sürükleyip, sürüklemeyeceğini açıkça ortaya koyup, tartışmamız lazım. 

Politik Adam –Siyasetçilerde bu kamplaşmada bu yapının ekmeğine yağ sürüyor. 

Anıl Çeçen – Valla siyasetçiler Türkiye’de konuşmuyorlar biliyorsunuz, en büyük siyaset konuşmamak diyorlar. Neden, çünkü bu bölgede etkin olan emperyalist güçler, Türk siyasetinde de etkin. Amerika’sı da, İngiltere’si de, Fransa’sı da, Almanya’sı da, Rusya’sı da, hepsi burada. Hepsi gelmiş buraya, bir yerlere yerleşmişler. Hale uzaktan bakmıyorlar, burada içimizden bakıyorlar, hareket ediyorlar. 

Politik Adam –Hocam, Sultanahmet Meydanı’nda özgürlük sloganı atan insanların, Erzurum, Sivas Kongrelerinde nasıl İngiliz mandası istediğini biz gördük. Ve şimdi de sureti haktan görünen sağda, solda, İslami kesimde nerede olursa olsun, yine akılda, mantıkta bu manda yapısı, bağımsızlık karşıtı görüş var. 

Anıl Çeçen –Evet ama bakın Türkiye çok olay yaşadı, tekrar eski oyunları oynamak isteyenler var ama benim gibi bu konuları açıkça dile getirip, tartışan bilim adamları da var.
Politik Adam –Hocam Allahtan sizin gibi aydınlarımız var da şimdi Türkiye’de balık hafıza, internet dünyasında, sosyal medyada bugün konuştuğumuz 3 gün sonra gündemden kayboluyor. Yani biz devamlı hatırlatma yapıyoruz. 

Anıl Çeçen – Hatırlatacağız.

Politik Adam – Ben 2004’de Türkiye’de Tercüman gazetesinin Yayın Kurulu üyesiydim. İdrak yolları iltihabı diye bir yazı yazdım. Fetö ve Türkiye’deki radikal unsurların, hem Müslümanlara hem Türkiye Devletine verdiği zararları anlattım. Bunun ne Müslümanlığa ne Türkiye’ye bir hayır getirmeyeceğini söyledim. Hocam, arasından yıllar geçti, Türkiye Fetö tehdidini gördü. Ben bu tehdidin kalktığını görmüyorum. Adı bugün Fetö olur başka bir şey olur. Fetö unsurları bugün başka dini cemaatler içinde Türkiye’ye karşılar, başka örgütler içinde karşılar, güvenlik güçlerimiz büyük bir mücadele veriyor, bakın 5 şehit daha verdik. PKK gider Rizgari gelir, Rizgari gider yerine biri getirilir. Çeşitli yapılanmalarla Türkiye üzerindeki hesaplar bitmiyor. Sizin gibi aydınlarımız, uyarı fişeğini, aydınlatmasını, konuşmayla, makaleyle yapıyor. Bize bu fırsatı BBN Türk vermese, biz bu imkanı ekranda izleyicilerimize konuşamayacağız. Zatıalinizin bu sohbetinden istifade edemeyeceğiz.

AMERİKA, AVRUPA’YA KARŞI RUSYA’YI KULLANIYOR, ÇİN’E KARŞI DA UZAK DOĞU’DAKİ BİRLİKLERİNİ KULLANACAK. YANİ AVUSTRALYA’YI, JAPONYA’YI,

Anıl Çeçen –Bana fırsat tanıdığınız için teşekkür ederim gerçekten, her kanalda bunları konuşmak mümkün olmuyor. 

Politik Adam –Şimdi hocam, Türk tarihi tekerrür mü ediyor dedik te, şimdi bu konu geçmeden söyleyeyim. Türkiye’de istibdat tartışmaları başladı. Biliyorsunuz bu tartışma başladığı zaman, Sultan Abdülhamit’e karşı şu anda İYİ Parti Genel Başkanı’nın dillendirdiği ünlü bir sloganda var. Şimdi 2023 öncesi, bize o dönemi hatırlatan, Abdülhamit Han’ın gidişi niye önemli, Balkanlar’da çıkan savaş, 1. Dünya Savaşı, bunun tetiklenmesi bakımından önemli. Şimdi böyle bir yapının gelmesi size göre tesadüf müdür hocam?

Anıl Çeçen –Şimdi bakın, bu yapı Türkiye’nin iç politikasından geliyor değil mi? Bu arada da yanımızdaki komşuya Amerika yığınağını yapmış. Yani bunlar tesadüf olabilir mi? Demek ki Amerika’nın bu coğrafya için bir planı var. O planı gerçekleştirmek üzere ki Türkiye’yi artık ikna edemiyorlar. Avrupa ile de kavgalılar, Avrupa’yla da anlaşamıyorlar, e o zaman Rusya ile paslaşarak bu bölgede hareket edecekler. O zaman Rusya-Ukrayna savaşı daha bir süre kesintilerle devam edecek. Ondan sonra bir uzlaşma zemini olabilirse, olacak ama Biden’ın bu aşamada hemen çıkıp, Çin’i karşısına alarak, bu milliyetçi Çin meselesini gündeme getirmesi, yani bu savaş sürecinde çok fazla beklemeyeceğini gösteriyor. Amerika, Avrupa’ya karşı Rusya’yı kullanıyor, Çin’e karşı da Uzak Doğu’daki birliklerini kullanacak. Yani Avustralya’yı, Japonya’yı,

ÇİN’İN, PAKİSTAN ÜZERİNDEN ORTA ASYA’YA GİRMEYE HAZIRLANDIĞINI GÖRÜYORUZ.

Politik Adam –Hocam, Çin’i destekleyebilme ihtimalimiz var mı bilmiyorum ama bu Doğu Türkistan konusu kalbimizi, yüreğimizi çok acıtıyor. Çin bunu düzeltmediği sürece Çin’e çok iyimser sözler söyleyemeyeceğim. 

Anıl Çeçen –Doğru haklısınız, bende katılıyorum size. Yani önümüzdeki dönemde Doğu Türkistan meselesi, karşılıklı olarak kullanılabilir. Ama unutmayalım, Pakistan’ın konumunda da Çin giderek ağırlık kazanmaya başladı. Geçen sene biliyorsunuz, Pakistan’ın bütün dış borçlarını, Çin bir kalemde ödedi. Yani bu ne demektir? Yani artık Pakistan üzerinde Çin’in etkisinin öne geçtiği, halbuki Pakistan’ın tarihine bakarsanız, bir Amerikancı darbe oluyor, bir seçim oluyor, orada İngiltere’nin yetiştirdiği bir başbakan vardı. Ama gene bir darbe ile indirdiler ve astılar. Zülfikar Ali Butto. Şimdi gelinen noktada, çok net bir şekilde Çin’in, Pakistan üzerinden Orta Asya’ya girmeye hazırlandığını görüyoruz. O noktada Pakistan’da milliyetçileri görevden aldılar.
Politik Adam – Şimdi Türkiye’nin Pakistan Büyükelçisi kim? Mehmet Paçacı, Temel Karamollaoğlu’nun damadı. 

Anıl Çeçen –İşte buyurun. 

Politik Adam –Şimdi yeni bir haber bu, Taliban Karzai Havalimanının işletmesi gibi, birçok işletmeyi de Birleşik Arap Emirliklerine verdiğini açıkladı. Daha önce Türkiye ile bir mutabakat zaptları vardı. Buna rağmen böyle bir anlaşma yapmış oldular. Şimdi bu Pakistan, Orta Asya’nın içinde bir yürek gibi, Pakistan, Afganistan meselesi, burada pergelin ucunu buraya koyduktan sonra Pakistan ve Afganistan, bir de rejim değil de rejimi değiştirmek için kullanılabilen örgütleri ihraç ediyor. Eskiden Fergana vadisiydi, şimdi Pakistan ve Afganistan’da bu işe çok iyi bakmak lazım. Belki Türkiye’deki sığınmacı tartışmasının altında da, Türkiye’nin içinde bir iç karışıklığa neden olacak bir yapının hazırlıklarını, var gibi seziyorum. 

TÜRKİYE HEM RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI SÜRECİNDE KARADENİZ ÜZERİNDEN VE BALKAN’LAR ÜZERİNDEN SAVAŞ TEHDİDİ İLE KARŞI KARŞIYA

Anıl Çeçen –Biliyorsunuz, Afganistan’dan birkaç milyon genç insanın yürüyüşe geçtiğini, bunların bir kısmının 1,5-2 milyon civarının İran’a kaydıklarını ama bir kısmının da Türkiye’ye gelmekte olduğunu biliyoruz. Hatta İran’a gelenlerin de Türkiye’ye dönmek istediklerini biliyoruz. Böylece, dışlanan, savaş koşullarında yaşayan ülkelerin insanları Türkiye’ye geldikçe, Türkiye’nin de savaşta cephe olması şansı giderek artıyor. Yani Türkiye hem Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Karadeniz üzerinden ve Balkan’lar üzerinden savaş tehdidi ile karşı karşıyadır, çok net çünkü Balkanlar meselesi çözülmedi daha. Bütün Balkan devletlerine bakın, hepsinin problemleri devam ediyor ve içinden çıkılmaz biçimde. 

ÖNCE IRAK, SONRA SURİYE ŞİMDİ 3.AŞAMADA İRAN’I DÜŞÜNÜYORLAR. İRAN SAVAŞI BAŞLADIĞI ZAMAN, TÜRKİYE İLE İRAN’I KARŞILAŞTIRACAKLAR. NATO BİRLİKLERİ O ZAMAN ANADOLU’YA GELECEK VE ANADOLU ÜZERİNDEN İRAN’A BİR SALDIRI YAPILACAK Kİ BU TAMAMEN TÜRKİYE, İRAN SAVAŞI DEMEKTİR.

Politik Adam –Sadece baltalarını belli bir dönem için gömdüler hocam.

Anıl Çeçen –Evet, gömdüler ama işte o noktada da birbirleriyle rekabet ediyorlar.

TÜRKİYE’NİN GÜNEYDOĞU’DA HATTA HATAY’DA, TÜRKİYE’NİN GÜNEY BÖLGELERİNDE DE BAZI İSYAN HAREKETLERİNİN AYNEN OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDE OLDUĞU GİBİ, ONLARA BENZER BİR ŞEKİLDE AYAKLANMALARIN VE İSYAN HAREKETLERİNİN, EMPERYALİST GÜÇLER TARAFINDAN ÖRGÜTLENEREK, TÜRKİYE’NİN DAĞITILMASI VE KONTROL ALTINA ALINMASI AMACIYLA YÖNLENDİRİLECEĞİNİ VURGULAYABİLİRİM. 

Politik Adam – Bu arada bu Afganistan, Pakistan geçiş yolunda İran’dan bahsettiniz de, İran’da pek devlet gündeme getirmiyor, inanılmaz bir baskıcı yönetim var. İran’da işlerin iyi gitmediğine ilişkin ciddi haberler geliyor. Yani İran’ı bu dönemde boş bırakmayacaklar gibi.

Anıl Çeçen – Zaten dikkat edin, İran hedef alındı, terör İran’a taşınmaya çalışılıyor. İran da buna karşı işi ciddiye aldı. Biliyorsunuz son dönemde, Kuzey Irak’ı, Türkiye’ye yakın bölgeleri İran bombaladı. İran’da bir askeri hareketlilik içerisine girdi. Bu maalesef Büyük Orta Doğu projesini savunan siyonistlerin planıdır. Çok net olarak biliyorsunuz, önce Irak, sonra Suriye şimdi 3.aşamada İran’ı düşünüyorlar. İran savaşı başladığı zaman, Türkiye ile İran’ı karşılaştıracaklar. NATO birlikleri o zaman Anadolu’ya gelecek ve Anadolu üzerinden İran’a bir saldırı yapılacak ki bu tamamen Türkiye, İran savaşı demektir. Zaten Orta Doğu’da hem İsrail’in hem Amerika’nın kendi istedikleri düzeni kurabilmelerinin tek yolu, Türk-İran savaşıdır. Türkiye ile İran karşı karşıya gelip bir savaşa girerlerse, sonunda Türkiye İran’ı, İran’da Türkiye’yi parçalar. Atatürk bunu gördüğü içindir ki İran’ı ortak olarak yanına alıp Sadabat Paktı’na yönelmiştir, bunu görmemiz lazım. Bu coğrafyada Atatürk, Osmanlı döneminde olduğu gibi sürekli savaştan kurtulmak için, barış politikasını gündeme getirmiş, Yurtta Barış, Dünya’da Barış ve ondan sonrada o barış üzerinden, Rusya ile dostluk, İran’la ortaklık, Arap ülkeleriyle de dengeli ilişkiler ve emperyalist devletlerle de uzaktan dengeli ilişkiler düşünmüştür. Türk dış politikasının esası budur ama bugün bakıyoruz ki dün de öyleydi. Maalesef NATO üzerinden Amerika’nın kontrolüne giriyor, Avrupa Birliği üzerinden batının kontrolüne giriyor. Böylesine bir çıkmazla karşı karşıyayız yani önümüzdeki dönemde Türkiye 2 cephede birden savaşla karşı karşıya kalabilir. Savaşa girdiğimiz anda ben Türkiye’nin Güneydoğu’da hatta Hatay’da, Türkiye’nin güney bölgelerinde de bazı isyan hareketlerinin aynen Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi, onlara benzer bir şekilde ayaklanmaların ve isyan hareketlerinin, emperyalist güçler tarafından örgütlenerek, Türkiye’nin dağıtılması ve kontrol altına alınması amacıyla yönlendirileceğini vurgulayabilirim. 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULURKEN, O TESPİT EDİLEN CUMHURBAŞKANLIĞI FORSUNDAKİ 16 YILDIZIN EKSİK KALDIĞI, BİR 17.YILDIZIN SAFEVİ DEVLETİ OLARAK GÜNDEME ALINMASI GEREKTİĞİ,

Politik Adam –Allah korusun, 1517 Ridaniye Savaşı’ndan bu yana biz İran’la iyi geçindik. Kasrı Şirin Antlaşmasından bu yana, terör unsurlarını Türkiye aleyhine destekledi, rejim ihraç tartışmaları gitti. Ama bizim Türk halkımızın İran’a karşı bir antipatisi gözükmez. Mesela biz Arap ülkelerine karşı ciddi bir antipatik yapıdayız, özellikle Milli Mücadele’de bizi arkadan vurmaları konusunda ama İran’a karşı böyle bir düşünce yok toplumsal hafızamızda. 

Anıl Çeçen –Şimdi İngiliz emperyalizmi biliyorsunuz Araplarla, Türkleri hep karşı karşıya getirmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında İngilizlerin izlediği yol, Arap-Türk ayrımını körüklemektir. Ama İran ile savaş biliyorsunuz 500 yıl önce ortaya çıkmış bir olaydır. 500 yıl önce Osmanlı ile İran savaşmak zorunda kalmış, Çaldıran Savaşı olmuş, aslında biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, o tespit edilen Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızın eksik kaldığı, bir 17.yıldızın Safevi devleti olarak gündeme alınması gerektiği, çünkü Safeviler’i de biliyorsunuz, Türk asıllı İran nüfusudur. Büyük çoğunluğu, yani %60 civarında Türk asıllı bir nüfusa sahip olan İran gibi bir devleti karşımıza alıp, 2 Türk devletinin dünyanın merkezinde savaşmasını gündeme getirmek son derece yanlış olacaktır.

 TÜRKİYE’NİN BÖYLESİNE BİR OYUNA YANİ BİR Şİİ-SÜNNİ KAVGASINA DOĞRU, İRAN’LA SAVAŞA DOĞRU SÜRÜKLENMESİNİN ÖNLENMESİ GEREKMEKTEDİR.

Politik Adam –Hocam neden 17.yıldız tartışması çıktı o zaman?

Anıl Çeçen – İşte Şiilik meselesi yüzünden çıkıyor, biliyorsunuz Osmanlıyı, dünyayı yöneten güçler bir dönem Macaristan’a sokuyorlar. Osmanlı Macaristan’a girmeden, orada Katoliklerle, Protestanlar birbirlerini kesiyorlar. Osmanlı gelince belirli bir noktada bu kavga önleniyor ve Osmanlı 150 yıl Macaristan’da kalıyor. Katolik-Protestan kavgasını önlüyor ve Protestanlar bu şekilde, Osmanlı’nın desteğiyle Avrupa’da normal düzene geçiyorlar. Şimdi Avrupa bu noktada Protestanlıkla ve Osmanlı desteğiyle karşılaştığı zaman, Osmanlı’yı arkadan vurmak üzere, Vatikan Şiiliği örgütlüyor ve İran üzerinden İslam dünyasına doğru Şiiliği yaygınlaştırıyorlar. Ve böylece intikamlarını alıyorlar. Yani burada bir din kavgası var, bunu görmemiz lazım. Dün Osmanlı buna alet olmuş, bugün de Türkiye’nin böylesine bir oyuna yani bir Şii-Sünni kavgasına doğru, İran’la savaşa doğru sürüklenmesinin önlenmesi gerekmektedir. Bugün artık Türkiye kamuoyunda bu işleri bilen, gören insanların tamamı bunları görmektedir.

Politik Adam –Buna bir destek olması için, bu Halkalı’ da büyük bir Caferi Şia mezhebi var. Onunla İskender Paşa hatipleri arasında büyük bir kavga var. Youtube’da, sosyal medyada izliyorsanız, yani bu beni çok tedirgin eden bir tartışmadır. 

Anıl Çeçen – Hangi noktada tırmanıyor tartışma?

Politik Adam –Yani onları, İran adına çalışıp, Türkiye aleyhine çalışmakla suçluyorlar. Böyle bir tartışma var, bu giderek burada beraber yaşama kültürünü zayıflatan bir tartışma, bu tezgaha gelinmemesi lazım.

Anıl Çeçen – Sayın Çalmuk, Atatürk bu coğrafyanın geleceğinde güvenlik ve barışı esas almak üzere bir plan gündeme getirdiğinde, ortak olarak İran’ı görüyor, Arap ülkelerini değil. 

ORTA DOĞU’DAKİ GELİŞMELERİN BENZERİ BAZI GELİŞMELERİN, AFRİKA’DA DA, ÖZELLİKLE KUZEY AFRİKA ÜZERİNDEN ÇOK NET OLDUĞUNU GÖRÜYORUM.

Politik Adam –Ama hocam, İran dediğimiz zaman, şu andaki Kum Kenti iktidarını, rijit bir Şii anlayışını mı anlamalı, yoksa Mustafa Kemal’in öngörüsündeki İran’ı mı anlamalı? İran o zaman böyle bir yapı değildi o zaman, değil mi?

Anıl Çeçen –Tabi, Humeyni öncesi İran farklıydı. Humeyni’nin gelişiyle İran daha farklı, sert bir İslami rejime doğru kaydı. Humeyni öncesinde Şah rejimi çok netti, İran’ı batı tipi bir ülke olarak örgütlüyordu. Ve o doğrultuda da yönetiyorlardı. Ama Humeyni’nin gelişiyle İran batıdan kopmuştur ve savaş senaryolarına doğru sürüklenmiştir ki bakın bugün İran’la devam eden, Orta Doğu’da devam eden konu, bu çekişme, çatışma ve savaş senaryoları bugün Kuzey Afrika üzerinden, bütün Afrika kıtasına yayılma noktasına gelmiştir. Ben bunları son zamanlarda bazı konuları araştırırken inceledim. Orta Doğu’daki gelişmelerin benzeri bazı gelişmelerin, Afrika’da da, özellikle Kuzey Afrika üzerinden çok net olduğunu görüyorum. Orta Doğu’daki terörü bize karşı kullanan bu terör birliklerinin uzantıları, bugün Etiyopyalıdır. Etiyopya’da çok ciddi bir terör konusu var. Etiyopya üzerinden bütün Kuzey Afrika’yı ve Afrika’nın diğer bölgelerini gündeme getiriyorlar ve bu terörü kullanarak bir 3.Dünya Savaşı’yla tüm bölgeyi sadece Orta Asya’dan değil, bir de Kuzey Afrika’dan gündeme getirip, Orta Doğu’yu bütünüyle karıştırmanın çalışmalarını görüyoruz.
Politik Adam –Şu İran’ın batıyla mücadelesi var derken bir şey eklemek istiyorum. Şuan İran ekonomisinin hakimiyeti Fransızların elinde, Ermeni lobilerinin elinde, bunu da not olarak işleyelim. Tamamen batıya kapalı değil. Orada biraz daha mı seçici davranıyorlar, bunu görmek lazım.

Anıl Çeçen – Evet, doğru, 

TÜRKİYE’Yİ TEHDİT EDECEK ŞEKİLDE BİR İSTASYONU DEDEAĞAÇ’TA KURMASINI KABUL ETMEMESİ GEREKİR. TÜRKİYE BUNU KABUL EDEMEZ. AVRUPALILARIN DA KABUL ETMEMESİ GEREKİR. EĞER ÖYLE BİR DURUM OLURSA BU NATO’NUN BİTİŞİ DEMEKTİR.

Politik Adam – Şimdi Değerli hocam, ben şöyle bir şey diyeceğim. Türkiye gelecek yıl 2023’e geliyor. 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimi var, şimdi devlet hukuku hocasısınız. Sizinle hiç Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemini konuşmadık. Şimdi 2023 demek, Türkiye Cumhuriyetinin bir asrının geçmesi demek, biz bir asırlık bir devlet olarak, binlerce yıllık bir devlet geçmişimiz var. Türkiye’yi 2023’e ulaştırmamaya yönelik hesaplar var, ekonomiden, iç politikaya, dış politikaya karşı inanılmaz hamleler oluyor. Hocaların hocası olarak bu 2023’te bizim gördüğümüz endişe, bir paranoya mı, gerçek mi? Hani bazıları diyor ki bu işleri çok abartıyorsun yazılarında ama bende şimdi bu yazdıklarımda acaba hata mı ediyoruz diye en azından hocamızın makamında, hocamıza danışıyoruz.

Anıl Çeçen –Şimdi bende bu konularda epey yazdım biliyorsunuz, çeşitli kitaplarla konuyu Türk kamuoyuna aktarmaya çalıştım. Özellikle batının kontrolüne girmiş olan Türk basını, gerçekleri yazmadıkça, bizde gerçekleri diğer kanalları kullanarak gündeme getirdik. Evet, sizin söylediğiniz doğrultuda, Orta Doğu’nun geleceği ile ilgili bir durum var. Bu konu da giderek netliğini kaybediyor yani olaylar netleşip, toparlanmaya doğru gideceğine maalesef tersi gelişmeler var, olumsuz gelişmeler var. Ve bu bölgelerdeki gelişmelerin toparlanmadığı noktada da Türkiye’nin giderek zorlanması var. Türkiye’de siz Başkanlık meselesi üzerinden eksik davrandığımızı söylediniz, hayır, Başkanlık meselesi biliyorsunuz Orta Doğu ülkelerinde, eski Osmanlı ülkelerinde, birden demokrasiye geçilmemiştir. Bir tek Türkiye’de demokrasiye geçiş olmuştur. Ama diğer ülkelerde hep ya krallıklar ya şeyhlikler gündeme gelmiştir, petrole göre, ya da diktatörlükler, Baas rejimleriyle diktatörlükler ortaya çıkmıştır. Şimdi bu çerçevede baktığınız zaman, Türkiye’de her şey denenmiştir, bölgede de her şey denenmiştir, artık her şey bilinmektedir. Ya biz kendi yolumuza devam edeceğiz, bir şeyler yapacağız ya da bu bölgedeki ülkeler bir araya gelerek, dayanışma içerisinde emperyalist güçlerin dışarıdan gelerek bu bölgeye müdahale etmesini önleyecek. Ben Rusya’nın savaşta olduğu bir süreç içinde önümüzdeki dönemde Kafkasya’da da, Doğu Anadolu’da da, nasıl 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslar doğu Anadolu’dan denize inmeye yöneldilerse ya da Balkanlar üzerinden Akdeniz’e inmeye yöneldilerse, bugünde bunun hazırlığı içinde olduklarını görüyorum. O yüzden zaten Amerikan askeri birlikleri, Yunanistan’a geldiler. Yunanistan’ı tam konuşamadık ama başka programda daha net anlatırız. Ama Yunanistan ile ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Bir kere Yunanistan bakın Avrupa Birliği üyesidir. Avrupa Birliği bu konuda hiçbir tepki göstermemektedir. Bir kere bizim Türk Dışişlerinin, Amerika’nın dışarıdan gelip, Yunanistan’ı işgal etmesini, oraya askeri birliklerini oturtmasını, Türkiye’yi tehdit edecek şekilde bir istasyonu Dedeağaç’ta kurmasını kabul etmemesi gerekir. Türkiye bunu kabul edemez. Avrupalıların da kabul etmemesi gerekir. Eğer öyle bir durum olursa bu NATO’nun bitişi demektir.

Politik Adam-Onlar NATO gücü değil, Amerikan gücü,

Anıl Çeçen –Öyle de, Avrupa ülkelerinin tepki göstermediğini söylüyorum.
Politik Adam –Onu izleyiciler için belirtelim, NATO üyesi Avrupa ülkesi Yunanistan ama gelen konuşlandırdığı birlikler bir Amerikan üssü olarak geliyor. 

Anıl Çeçen –Evet, doğru yani önümüzdeki dönemde, Amerika’nın Balkanları başkasına bırakmak istemediğini görüyoruz. Zaten jeopolitik kitapları şunu söyler. Dünya’nın merkezi Orta Doğu’dur ama Orta Doğu’ya hakim olmak için, Balkanlarda güçlü olmak gerekir. Dikkat edin, 1. Ve 2. Dünya Savaşı, Doğu Avrupa’da, Balkanlarda cereyan ederken bu hegemonya kavgasında, Osmanlı yıkılırken İngilizler devreye girdiler, daha sonrada Amerika üzerinden yeni bir yapılanma gündeme getirildi, İsrail’i kurmak üzere. Yani 2. Dünya Savaşı’nın ana nedeni, İsrail’in kurulmasıdır. Bunu da burada bir kez daha vurgulamak gerekiyor. İsrail yola devam edecekse, o zaman bu coğrafyada Büyük İsrail nasıl yoluna devam edecek ve ne gibi sorunlar çıkaracak, bunları da göreceğiz. Şimdi toparlarsak, Balkanlarla ilgili olarak bakın, Bosna meselesi çözülmemiştir, çok ciddi boyutlarda sorunlar vardır.

AMERİKAN İNŞAAT ŞİRKETLERİ, MAKEDONYA’YI YENİDEN İMAL EDİYORLAR. SANIRIM ORTA DOĞU’YA YERLEŞEMEYEN, İSRAİL’E GİDEMEYEN, KIBRIS’A YERLEŞEMEYEN MUSEVİ ASILLI NÜFUSUN ÖNEMLİ BİR KESİMİNİN, MAKEDONYA’YA GELMEK VE BU COĞRAFYAYI ELE GEÇİRME NOKTASINDA, 

Politik Adam – Hala Sırpların bu konuda şeyleri devam ediyor.

Anıl Çeçen – Kosova meselesi çözülmemiştir, çok ciddi sorunlar var. Makedonya meselesi çözülmemiştir. Makedonyalılar ülkelerini terk edip gitmişler ama şimdi Amerika’da bir başka grubun, Makedonya’ya gelip yerleşmeye hazırlandığını görüyoruz. Sanırım Amerikan askeri güçlerinin Büyük Makedonya’yı kurmak üzere, Balkanların içerisine gelmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bunu burada açıkça vurguluyorum, Makedonya meselesi, önümüzdeki dönemde çok tartışma konusu olacak.

Politik Adam –İsrail’in Makedonya’da bir parmağı var mı?

Anıl Çeçen – Var, demin söyleyemediğimi şimdi söyleyeyim, Makedonya’da Atatürk Konferansı’na katıldığım zaman, Makedonya şehirlerini de gördüm. Orada çok ciddi boyutta Amerikan inşaat şirketleri, Makedonya’yı yeniden imal ediyorlar. Sanırım Orta Doğu’ya yerleşemeyen, İsrail’e gidemeyen, Kıbrıs’a yerleşemeyen Musevi asıllı nüfusun önemli bir kesiminin, Makedonya’ya gelmek ve bu coğrafyayı ele geçirme noktasında, Makedonya’ya yerleşmek gibi bir hazırlık içinde olduklarını da burada ortaya koymamız gerektiği kanaatindeyim. Bakın, Makedonya’nın ismi durduk yerde değişti, Kuzey Makedonya dediler. E, o zaman bir başka yerde Güney Makedonya olacak. Güney Makedonya neresi, oranın başkenti neresi, Selanik, e, o zaman Selanik meselesi gündeme geldiği zaman,

Politik Adam –Bu bizim işimize yarar mı hocam?

Anıl Çeçen –Biz o işin içine girersek, dağılırız. Yani bugünkü birliğimizle, bugünkü yapılanmamızla yola devam etme şansımız olmaz. 

Politik Adam – Yani kesinlikle karşı mı çıkmalıyız?

Anıl Çeçen –Şimdi Türkiye’nin batısında, Ege Bölge’sinde, Trakya Bölgesinde açıkça bir Ege Federasyonu kurma çalışması var. Bu doğrultuda, Kanada’da doktora tezi yazan bir Yunanlı profesör çıktı, Ege Federasyonu diye kitap yazdı, bunları da görüyoruz. 

EDİRNE MERKEZLİ TRAKYA, İZMİR MERKEZLİ EGE, ANTALYA MERKEZLİ AKDENİZ CUMHURİYETLERİ YA DA TRABZON MERKEZLİ PONTUS, YA DA VAN MERKEZLİ BÜYÜK ERMENİSTAN GİBİ BİR TAKIM GELİŞMELERİ GÜNDEME GETİRENLERİ GÖRÜYORUZ.

Politik Adam –İzmir’in Belediye Başkanı, ayrıca bir bayrak bile yapmıştı hocam.

Anıl Çeçen – Evet, şimdi İzmir Belediye Başkanı tabi Seferihisar’dan geliyor ki oraya da galiba Endülüs’ten gelme gibi bir durum varmış. Şimdi yani bu coğrafyada, Endülüs uzantısı bir takım senaryoların, batı kaynaklı, Avrupa kaynaklı, Amerika kaynaklı yönlendirilmesine, Türkiye seyirci kalamaz. Aksi takdirde, Türkiye’nin dağılması gündeme gelir ki Edirne merkezli Trakya, İzmir merkezli Ege, Antalya merkezli Akdeniz Cumhuriyetleri ya da Trabzon merkezli Pontus, ya da Van merkezli Büyük Ermenistan gibi bir takım gelişmeleri gündeme getirenleri görüyoruz. Yayınlar yapıyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar, konuşuyorlar, tartışıyorlar. O zaman biz bunlara sadece seyirci mi kalacağız yoksa bizi yok etmeye yönelen bu senaryolara karşı varlığımızı daha da güçlendirerek sürdürecek miyiz?

Politik Adam –Bu fikirlerin, bu görüşlerin Türkiye’de alıcısı olduğunu da unutmayalım hocam. Bu görüşleri dışarıdan, yunan biri yazıyor, konuşuyor ama genç kesimde, toplumda bunun giderek karşılığı olduğunu görüyoruz. Bir bakıyorsunuz sol partideki bir insanla, dini cemaatteki bir insan, aynı ilkelerde buluşuveriyor.

KIBRIS’TA BUGÜN YAŞAMAKTA OLAN NÜFUSUN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE, TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’A GERİ GÖNDERİLEREK ALAN AÇILMASI VE BURAYA BAZI BÜYÜK AMERİKAN ŞİRKETLERİNİN ARACILIĞIYLA, AMERİKAN MUSEVİLERİNİN GELİP, İSRAİL’E KOMŞU OLACAK ŞEKİLDE YERLEŞMELERİ SÖZ KONUSU OLUR.

Anıl Çeçen –Doğru söylüyorsunuz. Yani Amerika’nın bu Yunanistan macerasına kalkışmasının sebebi, sanırım Balkanlardaki haritayı değiştirecekler. Yani belki Bulgaristan’ı küçültmek gibi, Makedonya’yı büyütmek gibi hatta Kıbrıs’taki Rumların Ege adalarına sürülmesi gibi bir takım senaryolar konuşuluyor ve tartışılıyor. 

Politik Adam – Kıbrıs’taki Rumları sürdüğü zaman, oraya kim gelecek?

Anıl Çeçen –Şimdi Kıbrıs’taki Rumlar, Ege adalarına sürülürse, Türklerinde Anadolu’ya geri gönderilmesi gibi durum ortaya çıkıyor. Yani Kıbrıs’ta bugün yaşamakta olan nüfusun önümüzdeki dönemde, Türkiye ve Yunanistan’a geri gönderilerek alan açılması ve buraya bazı büyük Amerikan şirketlerinin aracılığıyla, Amerikan Musevilerinin gelip, İsrail’e komşu olacak şekilde yerleşmeleri söz konusu olur. İşte bir tarafta İsrail, bir tarafta Kıbrıs, bir tarafta Makedonya, görüyorsunuz Orta Doğu’da 3 tane Musevi devleti gündeme geliyor. Hıristiyan, Musevi çekişmesinde, Türkler ve Müslümanların karşı karşıya kaldığı böyle bir tabloda, bizim bunları konuşmamız gerekiyor. Yani, bizim kazanılmış haklarımız var, Kıbrıs’ta, Orta Doğu’da, Ege’de, Akdeniz’de, bunları korumazsak yarın başka senaryolara alet olabiliriz. 
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN, KUVAYİ MİLLİYE’DEN GELEN DEVLET MODELİNİ ZORLAYACAK VE DEĞİŞTİRECEK TEHDİTLERE KONU OLMAKTADIR VE BURADA TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETMEKTEDİRLER.

Politik Adam –İsrail dediniz de, bugün Türk Dışişleri Bakanı İsrail’deydi. Mevkidaşıyla bir toplantı yaptı. Turizm Bakanı’yla da, Dışişleri Bakanı’yla da bir araya geldi. Türkiye’ye davet etti, 15 yıl sonra ilk defa Dışişleri Bakanlığı sürecinde. Ben şunu bilirim, siz ne dersiniz bilemiyorum, İsrail için Türkiye çok önemli. 

Anıl Çeçen –Bunu biliyoruz, biliyoruz ama işlerine geldiği zaman bizi göklere çıkarıyorlar, gelmediği zaman da yere batırıyorlar. Yani burada bizi cephe ülkesi konumuna getirmeleri, bizi şemsiye olarak kullanmaları, bunlar Türk dış politikası için mahsurlu gelişmeler olmuştur, zarar vermiştir. Bunu da görmemiz lazım. Yani bizim de bir millet olarak, bir milli devlet olarak, merkezi devletimizde, bir milli politikaya sahip olmamız gerekmektedir. Bakın bugün Türkiye bazen Avrupa’ya gidiyor, oradan dışlanıyor, bazen İslam dünyasına gidiyor, oradan dışlanıyor. Hatırlıyorum, Demirel’in Başbakanlığı zamanında, İslam Zirvesi Toplantısı Tahran’da yapılmıştı, Türkiye oradan kovulmuştu. Daha sonra Avrupa Birliği Zirvesi Toplantısı yapıldı Hollanda’da, Türkiye oradan da kovuldu. Yani, Doğu’ya bakıyorsunuz, Doğu’dan kovulma durumundasınız. Batı’ya bakıyorsunuz, Batı’dan kovulma durumundasınız. E o zaman ortada, bir şeyi temsil etmek, onu örgütlemek durumundayız. Yani, biz merkezde yaşayan bir devlet, bir millet olarak, Doğu ile tamamıyla bütünleşemeyiz, Batı’yla da bütünleşemeyiz. Batı Hıristiyan, doğu laik olmayan bir rejime gitmiş, Türkiye, Hıristiyanlık ile Müslümanlık arasında, laik rejimiyle bir köprü konumunda, bir ara model konumunda, bu model konumuyla bölgesel birlikte öncülük yaparsa sonuç alabilir. İşte o dönemde, geçmişten gelen, Atatürk döneminden gelen, Sadabat Paktı ve Balkan Paktı oluşumlarının bugün yeniden devreye sokulması ve böylece bölgesel bir birliğe gidilmesi gerekiyor. Bakın, Avrupa kıtası bugün birleşemediği içindir ki dağılma noktasına geliyor. Ve Amerika bunu kullanıyor. Yarın Rusya aynı duruma düşecek ve dağılma noktasına gelecek. Öbür gün başka gelişmelerle karşı karşıya kalacağız. Hepsi önümüzdeki dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Kuvayi Milliye’den gelen devlet modelini zorlayacak ve değiştirecek tehditlere konu olmaktadır ve burada Türkiye’yi tehdit etmektedirler. 

Politik Adam –Hocam bir izleyicimiz diyor ki, Türkiye’nin bu Milli Mücadele, Misakı Milli anlayışı, 1923’te kurulan Cumhuriyet değerleri konusunda, koruma ve kollamasını, yani eskiden derlerdi ya Türk Silahlı Kuvvetleri için, onu iç politika tartışmasından beriye tutalım. Siyasi anlayışını da, bu değerler üzerine bina ettiğine ilişkin, Türkiye Cumhuriyeti’nin gizli bir Anayasa’sı var mıdır? 

Anıl Çeçen –Şimdi bir kamu hukukçusu olarak, yarım yüzyıla yakın bir süre üniversitede bulunan bir öğretim üyesi olarak, şunu söyleyeyim, böyle bir gizli anlaşma, gizli metin hatırlamıyorum. Yani varsa da böyle bir şey, şuan açığa çıkmış değil. Ama geçmişten gelen bir birikim var. Ben o birikim üzerinde duruyorum, o da bu devletin kuruluş aşaması, bakın Orta Doğu’da din devletleri kurulurken, onların tam ortasında bir Ulus devlet kurulmuştur, Türkiye Cumhuriyeti. Bir kere bunun ne anlama geldiğini görmek lazım, ama Türkiye Cumhuriyeti döneminde de hem İslam dünyasıyla hem Türk dünyasıyla yakın ilişkiler geliştirmeye çalışılmıştır ki bu dengeye, bu denge arayışına, Türkiye’yi yönetenler her zaman sahip olmuşlardır. Bugünde aynı durum devam ediyor ve yarın, önümüzdeki dönemde çok daha zor günlerden geçeceğiz, onu söyleyeyim. Bu zorlukların aşılması noktasında, kavga etmeden, bunları açıkça konuşmamız lazım. Buradan şunu vurgulamak istiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, hiçbir devlete benzemeyen bir modeli vardır. Bu model, doğu, batı, kuzey, güney arasında, merkezi coğrafyanın merkezinde yer alan Türkiye’nin, kendi koşullarına uygun olarak oluşturmuş olduğu sentez devlet modelidir. 

TÜRKİYE’DE GEÇMİŞTEN GELEN, KUVAYİ MİLLİYE’DEN GELEN, ATATÜRK’TEN GELEN DEVLET MODELİNİ MUTLAKA VE MUTLAKA ANLAMAMIZ GEREKİYOR.

Politik Adam –Bu rafinedir, dağıtılmış bir modeldir.

Anıl Çeçen –E tabi, burada Kuvayi Milliye’nin aşamalarında, kongrelerde, şimdi biz kongreler

sadece Sivas ve Erzurum Kongre’sini ele alıyoruz. Olmaz, burada, bu bölgede başka kongreler var. Şimdi Anadolu coğrafyasının her yerinde, bütün büyük şehirlerde kongreler olmuş ama esas belirleyici, bakın Türkçülük ile ilgili 3 Türk Kongreleri, Rusya’da olmuştur. Burada bizim bir sentez olduğumuzu bilmemiz gerekiyor, Türk-İslam sentezi burada söz konusudur ama laik devlet yapısıyla, çağdaş uygarlığa paralel bir yapılanma arayışı içerisinde, bu gündeme gelmiştir. Ama maalesef bunu belirli yerlere çekerek, anlamamaya çalışıyorlar. Türkiye’de geçmişten gelen, Kuvayi Milliye’den gelen, Atatürk’ten gelen devlet modelini mutlaka ve mutlaka anlamamız gerekiyor. Bakın 6 ilke, Atatürk’ün baştan tespit ettiği ilkeler değildir. 30’lu yıllarda, Atatürk’ün sonradan vaziyeti görerek, karşı karşıya kaldığı olayları değerlendirerek tespit ettiği ilkelerdir. Evet, Avrupa’nın yanı başında bir milli devlet kurulmuştur, bir ulus devlet kurulmuştur, artı bunun yanı sırada Sovyetler Birliği’nin komşusu olarak Türkiye, Sovyet rejiminin ana ilkelerinden birisi olan Halkçılık kavramını da ele alarak, Halkçılık ve Milliyetçiliği bütünleştirmiştir.
Politik Adam –Bu konu başlığında, Cumhuriyeti Anlama Kılavuzu, Saatleri Cumhuriyet’e Ayarlama gibi bir çalışma yapalım. 
Anıl Çeçen – Bir program daha yapabiliriz, böylece Türkiye’deki yapının senteze dayandığını, ama neyin sentezi, nelerin sentezi olduğunu ortaya koymamız lazım.

Bakmadan Geçme