- Haberler
- Reel Politik
- Erdoğan: İnsanlığın Filistin halkına en büyük borcu adalettir
Erdoğan: İnsanlığın Filistin halkına en büyük borcu adalettir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo ile gerçekleştirdikleri ortak açıklamada, 'İnsanlık ailesi olarak Filistin halkına en büyük borcumuz adalettir, bu borcu ödemenin yolu ise 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm vizyonunu bir an önce hayata geçirmektir. Bunun için öncelikle Gazze'de varılan ateşkesin tahkim edilmesi, sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması ve insani yardımların kesintisiz biçimde Gazze'ye ulaştırılması gerekiyor' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo ile Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesindeki Cihannüma Salonu'nda davetlilere hitap etti.
Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo ve heyetini Ankara'da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo'nun göreve başladıktan sonra ilk yurt dışı seyahatini Türkiye'ye gerçekleştirmesini her bakımdan çok anlamlı bulduğunu söyledi.
Ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki köklü ilişkilerin dostluk, işbirliği ve karşılıklı anlayış temelinde güçlenmesine katkı sağlamasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başta bu salondan yansıyanlar olmak üzere ziyaret boyunca Türkiye'den verilecek mesajların Türk-İslam dünyasına, tüm Hristiyan coğrafyasına ulaşacağına, dünyada barış umutlarını daha da artıracağına yürekten inanıyorum" diye konuştu.
"Kıymetli misafirimizin ziyareti, bölgesel ve küresel bağlamında son derece kritik bir zamana tekabül ediyor" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanlığın yön arayışının hızlandığı, küresel düzeyde belirsizliklerin arttığı, Asya'dan Afrika'ya, Latin Amerika'dan Doğu Avrupa'ya gerilimlerin tırmandığı bir dönemde gerçekleşen ziyaretin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını ümit ve arzu ediyorum. Nitekim bugün verimli geçen ikili görüşmemizde küresel barışın ve istikrarın tesisi konusundaki gözlemlerimizi ve ortak beklentilerimizi paylaştık. İkili münasebetlerimizin yanı sıra insanlığın ortak vicdanını ilgilendiren güncel meseleleri ele aldık. Göçe zorlanan insanlara sahip çıkmak kadar insanları göçe zorlayan sebeplerin ortadan kaldırılmasının da önemine dikkati çektik.
“TÜRKİYE OLARAK FARKLI KÜLTÜR VE İNANÇLAR ARASINDA KÖPRÜ OLAN İSTİSNAİ BİR KONUMA SAHİBİZ”
Çatışmalar, insani krizler, yoksulluk, adaletsizlik ve iklim değişikliği gibi küresel sınamalar karşısında barışı savunan, adaleti önceleyen, merhameti esas alan bir yaklaşım etrafında buluştuğumuzu görmekten şahsen büyük bir bahtiyarlık duydum. Burada öncelikle bir hususun altını çizmek istiyorum. Türkiye olarak üç kıtanın kalbinde, Doğu ile Batı'yı birleştiren, farklı kültür ve inançlar arasında köprü olan istisnai bir konuma sahibiz. Biz her fırsatta vurguladığım gibi ilhamını çift başlı Selçuklu kartalından alan yüzü ve yönü hem Doğu'ya hem Batı'ya dönük bir ülkeyiz. Bin yıldır vatanımız olan bu topraklarda her ırka, dine, mezhebe, kökene mensup insanlar hiçbir endişe, hiçbir baskı olmadan özgürce yaşamıştır."
Türkiye'de birçok şehre gidildiğinde camilerle birlikte kilise ve sinagogların yan yana görüldüğünü anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul'da Aya İrini Müzesi ve Neve Şalom Sinagogu, Trabzon'da Sümela Manastırı, Van'da Akdamar Müzesi ve daha nicesi işte bu ortak yaşam kültürümüzün tanıklarından sadece birkaçı. Göreve geldiğimiz 2002'den bu yana 100'e yakın kilise, manastır ve ibadethanenin restorasyonunu tamamladık. Bunların bir kısmının açılışına bizzat iştirak ettik" ifadelerini kullandı.
Yıl sonuna kadar beş eseri daha ibadete açmayı hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kültürel, dini, etnik farklılıkları bir ayrışma unsuru olarak değil tam tersine bir zenginlik kaynağı olarak addediyoruz. Her bir insanımız dili, dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşıdır. Tek bir insanımızın dahi ayrımcılığa maruz kalmasına müsaade etmeyiz" dedi.
Bunun temelinde ise "yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven", kâinata sevgi ve şefkat nazarıyla bakan medeniyet tasavvuru olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Bakınız bundan 700 yıl önce Yunus Emre insanlığa nasıl sesleniyor? 'Cümle yaradılmışa bir göz ile bakmayan, halka müderris olsa hakikatte asidir.' Aynı şekilde Hazreti Mevlana da Divan-ı Kebir'inde şöyle diyor; 'Bütün insanlarda aynı ruh vardır. Fakat bedenler, tenler yüz binlercedir.' Dünyada çeşitli diller, lügatler var. Fakat hepsinin de anlamı birdir.' Kıymetli misafirimizin yüzyıllardır farklı inançlara ait ibadethanelerin, kandillerinin aynı semayı aydınlattığı Türkiye'yi ziyareti hem ülkemizin özel konumuna hem de ortak değerlerimize dikkati çeken anlamlı bir vesiledir.
Biz de farklı kültür ve medeniyetlerin bir arada yan yana ve huzur içinde yaşadığı bir tarihin mirasçıları olarak küresel barış ve istikrar ortamının serpilmesi için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz ve yapacağız. Medeniyetler çatışmasının kışkırtıldığı bir dönemde Türkiye ve İspanya olarak ilk adımını attığımız, Birleşmiş Milletler çatısı altında ilerleyen Medeniyetler İttifakı Girişimi bu hassasiyetimizin en somut örneğidir. 20'nci yılını geride bırakan, 160'ı aşkın ülke ve kuruluşun mensubu olduğu Medeniyetler İttifakı'nın ulaştığı seviye sadece ülkemiz adına değil tüm insanlık adına çok sevindirici ve umut vericidir. Tıpkı 20 sene evvel olduğu gibi bugün de çevremizdeki çatışma, kriz ve zulümler karşısında sorumluluk alıyor, kolay olanı değil zor olanı seçerek barış, adalet ve istikrar için elimizi taşın altına koyuyoruz."
"TARAFLARI ORTAK BİR ZEMİNDE BULUŞTURAN PEK ÇOK ADIM ATTIK"
Türkiye'nin millî gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "13,5 yıl boyunca 3,6 milyonu aşkın Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yaptık. Suriye'de olduğu gibi Ukrayna'da da savaştan kaçan mültecilere bilhassa savaş mağduru çocuklara kapımızı açtık. Karadeniz Tahıl Girişimi'nden esir ve cenaze takaslarına tarafları ortak bir zeminde buluşturan pek çok adım attık. Son günlerde Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sonlandırmaya dönük hareketliliği yakından takip ediyor, gerekli desteği ve katkıyı sunmaya çalışıyoruz. Saygıdeğer misafirimizin barış ve diyalog yönündeki çağrıları da diplomatik sürecin başarısı bakımından son derece kıymetlidir. Herkes için adalet, herkes için refah, herkes için barış, herkes için huzur. Bizim gayemiz ve başarmak istediğimiz işte bunlardır. Sadi Şirazi'nin, 'Baştanbaşa bütün dünya bir damla kanın yere dökülmesine değmez' sözündeki hikmetin rehberliğinde adil ve kalıcı bir barışın tesisi yolunda çalışmaya devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki kalıcı barış ikliminin kalbinde Filistin meselesi bulunduğunu, çoğu çocuk ve kadın 70 binden fazla Gazzelinin katledildiği iki yılı aşkın süren saldırılarda bu acı hakikate bir kez daha şahit olunduğunu belirtti.
"İsrail hükûmeti aralarında kiliselerin, camilerin, hastanelerin, okulların da olduğu sivil yerleşim yerlerini aylardır bombalıyor. İsrail'in vurduğu ibadethanelerden biri de Gazze'deki tek Katolik kilisesi olan Kutsal Aile Kilisesi'ydi" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle tekrar geçmiş olsun dileklerini iletti.
Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo ve seleflerinin, özellikle Filistin meselesine yönelik dirayetli duruşlarını daima takdirle karşıladıklarını dile getiren Erdoğan, "İnsanlık ailesi olarak Filistin halkına en büyük borcumuz adalettir. Bu borcu ödemenin yolu ise 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm vizyonunu bir an önce hayata geçirmektir. Bunun için öncelikle Gazze'de varılan ateşkesin tahkim edilmesi, sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması ve insani yardımların kesintisiz biçimde Gazze'ye ulaştırılması gerekiyor" diye konuştu.
“TAHAMMÜLSÜZLÜK ÇATIŞMAYI, ÇATIŞMA DA AYRIŞMAYI, NEFRETİ VE ŞİDDETİ BESLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Aynı şekilde Kudüs-ü Şerif'teki tarihî statükonun korunması çok önemlidir. Doğu Kudüs'ün tarihî kimliğine zarar verecek her türlü mütecaviz eyleme karşı birlikte hareket etmeyi sürdüreceğimize inanıyorum. Burada şunu da ifade etmekte fayda görüyorum, Türkiye, vatandaşlarının yüzde 99'u Müslüman bir ülke olarak Hristiyan topluluklar dâhil tüm inançlara saygıyı her yerde teşvik etmektedir. Ülkemizle birlikte tüm bölgemizde mabetlerin, tarihî eserlerin, kültür ve inanca dayalı kadim mirasın korunmasına büyük önem atfediyoruz. Komşumuz Suriye'nin uzun yıllardır süren çatışmaların ardından farklı inanç, kültür, mezhep ve etnik kökenlerin barış içinde yaşadığı bir ülke yolunda attığı adımları destekliyoruz. Saygıdeğer konuğumuzun uluslararası toplumun Suriye'yi yalnız bırakmaması yönünde yaptığı çağrıyı memnuniyetle karşıladık.
Şurası bir gerçek ki tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma da ayrışmayı, nefreti ve şiddeti besler. Batı'da giderek tırmanan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı bu kısır döngünün birer tezahürüdür. Medya, sosyal medya ve popülist siyasetçiler Müslümanlara yönelik ırkçı ve ayrımcı algıyı bilerek ya da bilmeden körüklemektedir. Çoğu zaman politik kaygılarla görmezden gelinen bu hassas meselenin yarın daha vahim boyutlara ulaşma ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız."
"HANGİ İNANÇTAN OLURSAK OLALIM HEPİMİZ BÜYÜK İNSANLIK AİLESİNİN ÜYELERİYİZ"
Türkiye'nin uzun süredir bu tehdit ve tehlikeye dikkati çektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katolik kilisesinin İkinci Vatikan Konsili sonrasında diğer dinlerin mensuplarıyla iyi ilişkiler geliştirme anlayışını bu bakımdan önemsediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, müteveffa Papa Fransuva'nın soğuk savaşın dini çevreleri de etkileyen çatışmacı söylemlerine prim vermemesinin mühim olduğunu, vaktinde kaleme aldığı insani kardeşlik belgesinin yeni bir çığır açtığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo'nun da selefi Papa Fransuva gibi bugün Diyanet İşleri Başkanlığını ve İstanbul'da Sultan Ahmet Camii'ni ziyaretlerini Müslümanlarla yapıcı ilişkiler geliştirme iradesinin bir işareti olarak değerlendirdiğini aktardı.
Kendisinin artan tehditler karşısında ailenin korunmasına yönelik güçlü mesajlarını da büyük bir memnuniyetle takip ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cenab-ı Allah insanı bir erkek ve bir kadından yaratmıştır ve birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları için soylar, toplumlar olarak var etmiştir. Dolayısıyla aileyi koruyamazsak bireyi koruyamayız. Bireyi koruyamazsak insan olma bilincini muhafaza edemeyiz. Bu anlamda hepimize çok önemli görevler düştüğünü bugün bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şüphesiz ortak yanlarımız, benzer yanlarımız, karşıtlıkların ve ayrımların fersah fersah ötesindedir. Hangi inançtan olursak olalım hepimiz büyük insanlık ailesinin üyeleriyiz. Üzerinde yaşadığımız dünya, biz Allah'ın kulları için bir imtihan vesilesi olmasının yanı sıra gelecek nesillerin de bize emanetidir. Bu emanete layıkıyla sahip çıkıp bizden sonraki kuşaklara teslim etmek gibi bir sorumluluğumuz bulunuyor.
Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam 'İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez' buyuruyor. Merhamet üzerinde her zamankinden daha fazla durmamız gereken bir sürecin içindeyiz. Çevremize, diğer insanlara ve dünyaya merhamet nazarıyla baktığımız ölçüde huzura, güvenliğe, barışa doğru yol alabileceğimize inanıyorum. Bu ziyareti ortak zeminimizi güçlendiren çok önemli bir adım olarak değerlendiriyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Papa 14. Leo'ya nazik ziyaretleri için teşekkür ederken, bu anlamlı ziyaretin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katolik dünyasına barış, huzur ve esenlik temennilerini de iletti.
VATİKAN DEVLET BAŞKANI PAPA 14. LEO: "İNSANLIĞIN GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDA"
Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo de hitabında, bugün, her zamankinden daha fazla, diyaloğu teşvik edecek ve bunu kararlı bir irade ve sabırla uygulayacak insanlara ihtiyaçlarının olduğunu belirterek, "İki dünya savaşının ardından, ekonomik ve askeri güç stratejileriyle beslenen, küresel düzeyde yüksek gerilimli bir çatışma dönemine tanıklık ediyoruz" ifadelerine yer verdi.
Bunun, egemen ekonomik ve askeri güç stratejileriyle beslendiğini kaydeden Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, şunları söyledi: “Bu, Papa Franciscus'un 'kademeli olarak yürütülen üçüncü bir dünya savaşı' diye adlandırdığı şeyin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Buna asla boyun eğmemeliyiz. İnsanlığın geleceği tehlike altındadır. Bu yıkıcı dinamiğin soğurduğu enerji ve kaynaklar, insanlık ailesinin bugün birlikte yüzleşmesi gereken gerçek sorunlardan, yani barış, açlık ve yoksullukla mücadele, sağlık ve eğitim ile yaratılışın korunmasından başka yöne sapmaktadır."