Japonyo'nın Başbakan Adayı...Taliban Takaichi
Japonya, tarihinin ilk kadın başbakanını seçmeye hazırlanırken, bu ismin, ülkenin en muhafazakâr ve tartışmalı siyasi figürlerinden biri olması dikkat çekiyor. Liberal Demokrat Parti (LDP) liderlik yarışından zaferle çıkan Sanae Takaichi, hem Shinzo Abe'nin mirasını taşıyan sert milliyetçi duruşuyla hem de cinsiyet eşitliğine karşı katı tutumuyla, Japon siyasetinde bir 'Demir Leydi' paradoksu oluşturuyor.
Martin Fritz imzalı bu analiz, Sanae Takaichi'nin heavy metal geçmişinden menopoz açıklamalarına uzanan sıra dışı profilini ve LDP'deki yükselişinin ardındaki siyasi dinamikleri inceliyor. Parlamentoda 15 Ekim'de yapılacak oylama ile Japonya'nın ilk kadın başbakanı koltuğuna oturması beklenen Takaichi'nin zaferi, partinin geleneksel tabanından aldığı güçlü desteğe ve eski Başbakan Shinzo Abe'nin siyasi mirasçısı olarak görülmesine dayanıyor.
Yükselişin Sırrı: Abe'nin Mirası ve LDP'nin Geleneksel Çekirdeği
LDP'nin 70 yıldır süren kesintisiz iktidarında yaşanan düşüşü durdurabilecek isim olarak görülen Takaichi, parti liderliği yarışının ilk turunda oyların yüzde 40'ını alarak gücünü kanıtladı. Zaferinin perde arkasındaki en kritik destekçi ise, onun kendini 'siyasi mirasçısı' olarak tanımladığı merhum Başbakan Shinzo Abe'nin yakın çevresinden geldi.
İki kez bakanlık yapmış olan 64 yaşındaki Takaichi, Margaret Thatcher'a olan 40 yıllık hayranlığını dile getirerek, kendisini 'Japonya'nın Demir Leydisi' olarak nitelendiriyor. Temel vaadi, Abe'nin vizyonu doğrultusunda Japonya'yı yeniden 'zirveye taşımak'. Bu güçlü ve milliyetçi duruş, LDP'nin muhafazakr tabanını ve partinin gerileyişinden kaygılanan milletvekillerini kendisine çekti.
'Taliban Takaichi': Radikal Görüşler ve Tarihsel Yüzleşme
Takaichi'nin siyasi duruşu, eski Başbakan Fumio Kishida'nın ona alaycı bir şekilde taktığı 'Taliban Takaichi' lakabıyla özetlenebilecek sert bir muhafazakrlık içeriyor.
Onun en tartışmalı görüşleri ve eylemleri şunlardır:
Yasukuni Tapınağı Ziyaretleri: Savaş suçlularının da anıldığı bu tapınağı düzenli olarak ziyaret etmesi, Japonya'nın savaş geçmişiyle yüzleşme konusundaki isteksizliğinin sembolü olarak görülüyor ve başta Çin ve Güney Kore olmak üzere Asya ülkelerinden sert eleştiriler alıyor.
Tarihi Revizyonizm: 2004 yılında yayımladığı bir yazıda, Japonya'nın 80 yıl önceki Asya'daki işgal savaşını 'savunma savaşı' olarak nitelendirmesi, onun radikal milliyetçi çizgisini belirginleştiriyor.
İfade Özgürlüğü Tehdidi: Abe döneminde İçişleri Bakanı iken, hükümet çizgisinden sapan televizyon kanallarını lisanslarını iptal etmekle tehdit etmiştir.
Cinsiyet Eşitliğine Karşı Bir Kadın Liderin Paradoksu
Takaichi'nin, Japonya'nın ilk kadın başbakanı olması ihtimali bile, onun kadın-erkek eşitliğine dair katı muhafazakr görüşleri ile çarpıcı bir çelişki oluşturuyor.
Onun bu konudaki temel itirazları:
Geleneksel Aile Yapısı: Eşit ücret uygulamasının geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini savunuyor.
Anayasal Konular: Kadın imparator fikrine, eşcinsel evliliğe ve eşlerin farklı soyadı kullanmasına karşı çıkıyor. Japonya'da evli çiftlerin yasal olarak ortak bir soyadı kullanması zorunlu tutuluyor ve genellikle bu, kadının eşinin soyadını alması anlamına geliyor.
Bu görüşler, Japonya'da son yıllarda yükselen cinsiyet eşitliği ve sosyal haklar tartışmalarının tam karşısında konumlanıyor.
Çelişkili Bir Profil: Heavy Metalden Menopoz İtiraflarına
Takaichi'nin siyasi kimliğinin sert ve muhafazakr olmasına rağmen, kişisel biyografisi bu imajla çelişen ilginç detaylar barındırıyor.
Sıra Dışı Geçmiş: Gençliğinde bir heavy metal grubunda bateri çalması, uzun yıllar Toyota Supra gibi spor arabaları tercih etmesi ve ABD Kongresi'nde Demokrat Parti için çalışması, onun alışılmışın dışındaki geçmişine işaret ediyor.
Kişisel Farkındalık: Yakın zamanda menopoz sürecinde yaşadığı zorlukları kamuoyuyla paylaşarak, erkeklerin kadın sağlığı konusunda bilinçlenmesi gerektiğini savunması, katı çizgisinin ötesinde bir kişisel pragmatizm ve empati sergiledi.
Özel Yaşam: LDP Milletvekili Taku Yamamoto ile iki kez evlenen Takaichi'nin, ikinci evliliklerinde eşinin onun soyadını alması, 'eşlerin ortak soyadı taşıması gerektiği' anlayışıyla şaşırtıcı bir biçimde örtüşüyor.
Bu çelişkili kişisel detaylar, Takaichi'nin siyasi kimliğinin sadece ideolojiden değil, aynı zamanda pragmatik yönetim arayışından da beslendiğini gösteriyor. Kendisini 'merkez sağ muhafazakr' olarak tanımlaması ve koalisyon ortaklarını uzaklaştırmamak için Yasukuni Tapınağı ziyaretleri gibi hassas konularda daha temkinli bir dil benimsemesi, onun siyasi esnekliğini ortaya koyuyor.
Takaichi'nin liderliği, Japonya'yı hem milliyetçi ve muhafazakr bir ekonomik ve güvenlik politikasına yaklaştırabilir hem de ülkenin cinsiyet eşitliği mücadelesinde sembolik ama çelişkili bir dönüm noktası yaratabilir. Japonya'nın bu **'Demir Leydisi'**nin siyasi geleceği, Asya diplomasisi ve iç toplumsal tartışmalar açısından kritik öneme sahip olacak.
Bu analiz DW'den Martin Fritz'in analizinden derlenmiştir.