Abdülbaki Erdoğmuş: İslamsız Müslümanlığın Mimari Siyasettir

Genel Yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un sunduğu Politik Adam programında Türkiye'de ezber bozan 'İslamsız Müslümanlık' kitabını kaleme alan eski Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş, 'Bu nedenle bu bir düşünce egzersizidir. Düşünce olarak ben davet ediyorum insanları, diyorum ki İslam üzerinde bir düşünme yapalım, bir sorgulama yapalım, dolayısıyla da Allah'ın dinine verdiğimiz zarardan vazgeçelim. Bırakalım Allah'ın dinine zarar vermekten, Allah'ın dininin bize ihtiyacı yok. Bizim ihtiyacımız var. Kuran'ın bize ihtiyacı yok, bizim ihtiyacımız var.' diye konuştu. İşte o röportajın detayları

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Abdülbaki Erdoğmuş: İslamsız Müslümanlığın Mimari Siyasettir

POLİTİK ADAM:  . Son yazdığı eserle Türkiye’de ciddi bir tartışma oluşturacak, tam kitabın ortasından yazdığı kitapla gündemi belirleyecek bir isim, hocamın birçok şapkası var yazarlığı yanında, hocamın en son görevi, Anavatan Partisi Diyarbakır milletvekiliydi ve Anavatan Partisi Genel Başkan Vekiliydi. Halen aktif siyasette değil, Sivil Siyaset Platformunun sözcüsü değerli hocam, Abdülbaki Erdoğmuş… Hocam hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Abdülbaki Erdoğmuş: Hoş bulduk, teşekkür ediyorum, iyi yayınlar diliyorum.

OKUYUCULARI SORGULAMAYA, DİNLERİ İLE YÜZLEŞMEYE DAVET EDEN BİR KİTAP

POLİTİK ADAM: Çok sağ olun hocam, Politik Adam izleyicileri biz fragmanı yayınladıktan sonra bu nasıl olur diye bize sosyal medyadan sordular. Ve hocam gelirken yazdığı kitabı, İslamsız Müslümanlık kitabı Elips Yayınlarından çıkmış…İddialı bir kitap, Türkiye’de taşları yerinden oynatacak bir kitap ve hemen konumuza geçelim. Değerli hocam, Türkiye’de İslamsız bir Müslümanlık mı yaşanıyor veya İslam alemindeki bu kitabı yazmaya ihtiyaç duydunuz?

Abdülbaki Erdoğmuş : Öncelikle şunu ifade etmek isterim, bu kitap sorgulayan bir düşüncenin ürünüdür. Yani bir hüküm kitabı değil. Yani herhangi bir konuda hüküm vermek anlamında yazılmış bir kitap değil. Bir düşünce ürünüdür ve okuyucuları sorgulamaya, dinleri ile yüzleşmeye davet eden bir kitap. Öncelikle kitabın amacını ve hedefini de böylece açıklamak istedim. Bu bakımdan yazılmış bazı konularla ilgili yazılmış kitaplardan farklı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu uyarıyı da yapmak istiyorum aracılığınızda, tabii ki okuyucu açısından sorgulayıcı olacaktır, eleştirel olacaktır. Hem yazar eleştirilecektir hem de kitapta yer alan birçok tespitte elbette eleştirilecektir. Ama önemli olan bence kitabın başlığının çağrıştırdığı birçok soruya cevap aramak. Neden İslamsız Müslümanlık, nereden çıktı ? İslamsız Müslümanlık, yani Kur’ansız Müslümanlık ifadeleri oldu hatta bu konuda Sünnetsiz İslam, peygambersiz İslam gibi oldu ama ben daha farklı bir pencereden bakarak belki ilk defa söylenmiş, en azından ben öyle biliyorum. Yani ben bir benzerini bilmiyorum. Belki de ilk defa Müslüman dünyasında bu başlık altında bir değerlendirme söz konusudur. Peki, nereden çıktı bu, şimdi biz tarih boyunca Müslümanlar olarak zaman zaman kendimizi sorguluyoruz. Nefis muhasebesi adı altında başka uyarılarla kendi kendimiz sorguluyoruz. Müslümanlığımız nasıl, ne kadar dindarız, İslam’ın emirlerini, Cenab-ı Hakkın emirlerini, Kuranın buyruklarını, Resulü Ekrem’in buyruklarını ne kadar yerine getiriyoruz.

POLİTİK ADAM: Bunu bir muhasebe anlamında mı söylüyorsunuz? Ölçüp, tartma var ama?

Abdülbaki Erdoğmuş : Değil, bu zaten var diyorum. Tarih boyunca bu hep yapılmış nefis muhasebesi, özellikle bu son 100 yılda mesela savaşlarla ilgili de çok sorgulama yapılıyor. Sivil insanlara yönelik bombalamaların veya intihar saldırılarının, bunlarının da çok sorgulaması yapılıyor. Bu sorgulamalara nasıl daha çok çözüm yolu bulunuyor ya diyoruz ki ya bu insanlar çaresiz, başka türlü ne yapabilirler intihar saldırısı dışında, bu insanlar nasıl mücadele edebilir deriz veya deniliyor ki bunlar Müslüman olmaktan çıkıyor. Yani terör yapıyorsa,

DAHA İLERİ GİDİP HZ. HÜSEYİN VE EHLİBEYTİ İSYANKAR OLARAK GÖRENLERDE OLUYOR

POLİTİK ADAM: Mardin fetvasına dayanarak yakın zamanda böyle bir şey olmuştu.

Abdülbaki Erdoğmuş : Bir de böyle bir şey diyoruz. Soruluyor, Işid örgütü nasıl bir örgüt, hemen cevabı kolay ya… Kimi diyor ki emperyalizme karşı, işgalcilere karşı, acımasız saldırılara karşı onlarda terörü bir yöntem olarak ortaya koyup mücadele ediyorlar. Ya böyle deniliyor ya da deniliyor ki bunların İslam’la ilgisi yok. Bunlar Müslüman değil. Şimdi bunun üzerine çıkarak bir sorgulama ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için bu kitabı yazdım. Yani bunlar sorgulama ihtiyacımızı gidermiyor. Bunlar yüzleşme ihtiyacımızı gidermiyor. Peki, bunlar Müslüman değil, şunlar Müslüman değil, bunlar İhlaslı değil, şu cemaat İslam’a aykırı hareket ediyor, bu cemaat Müslüman değil, mesela Türkiye’de son dönemlerde yaşadığımız bir cemaat ile ilgili operasyonda ortaya çıkan tartışmaları görüyoruz. Hemen bunu İslam’ın dışında tanımlamaya başladılar sanki İslam’ın dışına itilince sorun çözülüyor. Müslümanlar tertemiz oluyor, aklanıyor. Bu sadece bize ait değil, bakınız ilk dönemlerde Resulü Ekrem’den sonra özellikle harici olarak nitelendirilen bir grup tarafından karşı tarafın tekfir edildiğini hatırlayalım. Hatta bu tekfir olayı o kadar ileri seviyeye gidiyor ki sadece Muaviye tekfir edilmiyor, Hz. Ali’de tekfir ediliyor. Şimdi o dönemde orada bir savaş var, iki Müslüman grup arasında hakikaten hala bizim gerekçelerini sahi olarak ortaya koyamadığımız, cesaretle sorgulamadığımız nedenler var. Binlerce insan öldürülüyor, birbirini katlediyor,

POLİTİK ADAM: Cemel vakası var, Kerbela olayı var.

Abdülbaki Erdoğmuş : Evet, birbirlerini katlediyor ve sonra dönüp diyorlar ki ya bunlar İslam’dan saptılar veya karşı tarafta diyor ki bunların Müslümanlıkla bir alakası yok. Aynı olayı sizin dediğiniz gibi mesela Kerbela’da yaşamış Müslümanlar, Resulü Ekrem Aleyhisselam’ın güzide, tertemiz torunu ve ehlibeyti, kitapta da yazıyorum, soykırımdan geçiriliyor. Ama insanlar buna rağmen karşı tarafı ya günahkar kabul ediyor hatta daha ileri gidip Hz. Hüseyin ve ehlibeyti isyankar olarak görenlerde oluyor. Peki, bütün bunlar içerisinden nasıl çıkabiliriz diye düşünce egzersizi yaptım.

MÜSLÜMANLAR TARİH BOYUNCA BİRBİRLERİNİ SUÇLADILAR

POLİTİK ADAM: Şimdi bir izleyicimiz diyor ki Sayın Erdoğmuş’u siyasetçi, Anavatan Partisi başkan vekili olarak değerlendirdiniz ama hani bu çok özel bir konu ihtiva eden bir konu, bu alandaki uzmanlığı nedir ki hocamın, bunu anlatmadınız Fehmi bey diyor. Değerli izleyiciler hocam müftülükte yapmış, dini medresenin yanında İlahiyat Fakültesi bitirmiş, dini eğitim almış üst kademede ve dini analizleriyle, çalışmalarıyla da bildiğimiz bir hocamız, aynı zamanda bu kitabın ilk ismini, Sivil Siyaset Platformunda ilk önce yazarak gündeme getirdi. Oradan yansımalar aldı.

Dediklerinizden şöyle anlıyorum, yazınızda bu kitapta da belirtiyorsunuz ki İslam Müslümanların elinde tutsak. 2.si rehin ve mahpus. Bu dediklerinizden onu tekfir bunu tekfir diye suçluyor da

Abdülbaki Erdoğmuş : Şimdi insanlar birbirini suçluyor. Müslümanlar tarih boyunca birbirlerini böyle suçladılar. Bende farklı bir pencereden bakıyorum. Bunun için, bu düşünceyi ortaya koymak için müftü olmaya gerek yok, hoca olmaya gerek yok, alim olmaya gerek yok.

POLİTİK ADAM: Bir muhakeme kabiliyeti olan, akıl eden,

Abdülbaki Erdoğmuş : Zaten burada dikkat çekmeye çalışıyorum, iddialarla yazmadım ben, evet bir medrese geleneğinden geliyorum, aile olarak o gelenekten geliyoruz

BİZİM İSLAM İLE MÜSLÜMANLIK ARASINDA BİR TANIM GELİŞTİRMEMİZ LAZIM.

POLİTİK ADAM: Ama hocam affınıza sığınırım,

Abdülbaki Erdoğmuş : Ama ben oraya sığınarak konuşmayacağım.

POLİTİK ADAM: İşin ehli yazmış diyeceğim.

Abdülbaki Erdoğmuş : Estağfurullah. Ben şunu diyorum, Müslümanlar tarih boyunca birbirlerini suçladılar. Birbirlerini tekfir ettiler. Dediler ki sorun İslam’da değil, sorun Müslümanlardadır. Şimdi bende diyorum ki, o zaman bizim İslam ile Müslümanlık arasında bir tanım geliştirmemiz lazım. Nedir İslam, Müslümanlık nedir? Bu önemli bir ayrım noktasıdır. Tarih içerisinde İslam olarak bize intikal eden genel anlamda söylüyorum miras Müslümanların oluşturduğu bir İslam’dır. Müslümanların, düşünceleriyle, fikirleri ile, içtihatlarıyla, eserleriyle, tedrisatıyla, eğitimiyle sonradan bunlara cemaatleri de dahil edebiliriz. Bütün bunların tanımladığı ve oluşturduğu bir din olarak biz İslam’ı yaşamaya çalışıyoruz. Ve her cemaate göre, her kesime göre, her gruba göre bir din ortaya çıkmış. Elbette İslam yorumla yaşanacak bir dindir. Ama şunun altını çizerek söylüyorum ki İslam ayrı bir şeydir, Müslümanlık ise ayrı.

POLİTİK ADAM: Ayrı derken hocam burada nüansın üstünde

Abdülbaki Erdoğmuş : Ayraç ile ayıracağımız, ayraç şudur, İslam Allah’ın dini olarak biz Müslümanlardan önce vardı. Yani sadece Resulü Ekrem ile birlikte oluşan, Allah-u Teala’nın tanımladığı bir din değil. Allah-u Teala İslam tanımıyla dinleri tamamladığını, insanlığa gönderdiği mesajları tanımladığını ve ilk peygamberden günümüze kadar, Resulü Ekrem’e kadar ilahi dinlerin tamamının adı olarak koyduğu bir dindir. Biz ne yapmışız tarih içerisinde Müslümanlar olarak demişiz ki bu din bizim dinimiz, biz istediğimiz gibi bu dinde yorumlar yapabiliriz.

KUR’AN SADECE MÜSLÜMANLARA İNDİRİLMİŞ BİR KİTAP DEĞİLDİR.

POLİTİK ADAM: Zatı-aliniz diyor ki Kur’an sadece Müslümanlara indirilmiş bir kitap değildir.

Abdülbaki Erdoğmuş : İslam bir kainat dinidir. Cenabı hakkın yarattıkları için öngördüğü bir tanımdır. Yani evrenin tamamı İslam tanımı içerisindedir. Yani ne demek, Allah-u Teala insanları yaradılışa dikkat çekerek, evrene dikkat çekerek, tabiata dikkat çekerek, işte hayvanlara, Kuranı Kerim’de sivrisinek dahil, deve dahil, hayvanlara dikkat çekerek, esas itibariyle kendi yaratıcı gücünü, kudretini insana anlatmaya çalışıyor. Ve insanoğlu bu evren üzerinden, bu dikkat çeken unsurlar üzerinden eğer rabbini, yaratıcıyı kabul edip bir teslimiyet gösteriyorsa işte Müslümanlık ve İslam budur diyorum. Yani İslam esas itibariyle herhangi bir kesim üzerinden, bir cemaat üzerinden, bir kitap üzerinden Allah’a teslimiyet göstermek değildir. Anlatabiliyor muyum, akıl ederek, düşünerek, tefekkür ederek Cenabı Hakkın dikkatini çektiği temel unsurlar üzerinden Allah’ın birliğini ve mutlak otoritesini kabul etmek İslam’dır. Bu da bizimle başlamamış.

 

İSLAM MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN REHİN ALINMIŞTIR

POLİTİK ADAM: Hani bir felsefi tartışma var, ahlak din ile şekillenmiş bir kavram mı, insanoğlunun yaratılışından bu yana başlayan etikten, sonradan tecrübe edilmiş ahlak kuralları olarak ta anlatıyor, bu mudur hani ben Müslüman olarak ahlaklı zaten olmak zorundayım. İnsan olarak ahlaklı olmak zorundayım. Müslümanlığında bana yüklediği bunun üzerinden bazı kulluk vazifeleri var diye bir tartışma var.

Abdülbaki Erdoğmuş : Şimdi İslam’ın muhatabı insandır. Ahlak dediğimiz şey de dinle alakalı değil yani her ahlaklı aynı zamanda dindar veya Müslüman sayılmaz. Ama her Müslüman özü itibariyle, İslam’a göre ahlaklı olmak zorundadır. Eğer ahlaklı değilse bu İslam çerçevesinin dışına çıkmış olur. Yani dindarlık çerçevesinin, İslam’ı yaşamanın dışına çıkmış olur. Ama Müslümanlığın dışına çıkmaz. Çünkü Müslümanlık nedir, Müslümanlık şudur, yani diyoruz ki Allah-u Teala’nın peygamberleri aracılığıyla, Resulü Ekrem aracılığıyla gönderdiği ilkelere, kurallara, emirlere teslim olmak, inanmak diyoruz. Ama İslam bunun üzerinde bir şey. O zaman bizim Müslümanlık olarak ortaya koymamız gereken şeyi, İslam olarak ortaya koymamız, İslam’a bir müdahaledir. Bunun için diyorum, İslam Müslümanlar tarafından rehin alınmıştır. Çünkü Müslümanlar bu din bize aittir, bu dinde biz istediğimiz yorumu yapabiliriz, biz istediğimiz içtihatı yapabiliriz, hayır, İslam üzerinden yorum yapma sadece Müslümanlara ait değil. Akıl eden, düşünen, tefekkür eden, araştıran, tedebbür eden, herkes İslam üzerinde bir düşünce üretebilir ve yorumlayabilir. Dolayısıyla Müslümanların elinde bu durumda tutsak bir hal almış. Yani diyoruz ki dünyada sadece Müslümanlar İslam ile ilgili bir şey söyleyebilir. Mesela Müslümanlar çıkar derler ki biz İslam yönetimine talibiz, biz İslam devletine talibiz, biz İslam cemaatine talibiz, kimsenin böyle bir hakkı yok. Çünkü İslam evrensel olarak bütün kainata hitap ediyor ve Kuran’da bu çerçevede bir kurallar boyutu var.

İSLAM BİR DEVLET İLE İSLAM BİR CEMAAT İLE İSLAM BİR İDEOLOJİ İLE İSLAM BİR GRUP İLE TEMSİL EDİLEMEZ.

POLİTİK ADAM: Çok hayati bir konu, sormadan edemeyeceğim de hani ben İmam Hatip’ten geldiğimden bu yana Allah bize kul olarak bir devlet kurmayı mı emrediyor ki bizim bir devlet kurma talebimiz var? Buradaki çok önemli farkı biraz önceki sözünüzde anlattınız da açmak için söylüyorum, hocam.

Abdülbaki Erdoğmuş : Şimdi güzel bir soru, ben dedim ki Müslümanların devlet talebi olabilir, Müslümanlar bir devlet kurmak isteyebilir. Bunun modelini, sistemini geliştirebilir ama İslam’ın böyle bir modelde temsili söz konusu olamaz. İslam bir devlet ile İslam bir cemaat ile İslam bir ideoloji ile İslam bir grup ile temsil edilemez. Ama Müslümanlar devlet isteyebilir, devlet kurabilir, geliştirebilir.

YALANLA İSLAM BİR ARADA OLMAZ AMA YALANLA MÜSLÜMANLIK BİR ARADA OLABİLİR

POLİTİK ADAM: Evrensellik deyimi de burada ortaya çıkıyor.

 

Abdülbaki Erdoğmuş : İslam Evrensel ve çağlar ötesine hitap ediyor. Dolayısıyla bir şeye İslam demek ancak Allah’ın belirlediği bir tanımla yapılabilir. Mesela İslam nedir, tevhittir, İslam nedir, adalettir, İslam nedir, insandır, İslam nedir, düzgün, dürüst olmaktır. Doğru sözlü olmaktır, müstakim olmaktır, emir olunduğu gibi olmaktır. Şimdi böyle dediğimiz de biz Müslümanlar bu çerçeveye girebilir miyiz? Giremiyoruz bazılarımız, niye, şimdi yalanla İslam bir arada olmaz ama yalanla Müslümanlık bir arada olabilir. Haksızlık ile İslam bir arada olmaz ama haksızlık ve Müslüman bir arada olabilir. Terör ile Müslümanlık bir arada olmaz ama terörü yapan bizatihi Müslüman olabilir. Müslümanlar terörist olabilir, Müslümanlar yağmacı olabilir, Müslümanlar talancı olabilir, Müslümanlar aldatan olabilir ama İslam ile aldatma, İslam ile yalan, İslam ile adaletsizlik, zulüm bir arada olamaz. O zaman bizim Müslümanlık ile İslam ayrımını yapmamız gerektiğini söylüyorum. Anlatabiliyor muyum? Peki, adalet sadece Müslümanların yapması gereken midir, hayır, Allah-u Teala evreni bile mizan ile yaratmıştır. O zaman mizan ile yaratılan şu evrene zarar vermek, kirletmek, değiştirmeye kalkmak, adalet dışına taşımak zulümdür, haksızlıktır. Müslümanlar yapıyor mu bunu, yapıyor peki İslam bunun neresinde diye soruyorum, İslam bizim bu şekilde yaşadığımız, din olarak tanımladığımızda ben Allah’ın dinine haksızlık yaptığımızı söylüyorum. Bu nedenle diyorum ki Allah’ın dini ile yüzleşelim. İslam’la yüzleşelim. Bu İslam nedir, bu İslam’ın mensupları ve İslam’ı yorumlayan, sözde yaşayan, İslam adına hareket eden, İslam adına kural koyan Müslümanlar nedir? Bu ayrımı yapmadığımız sürece ben İslam’ın işte özgür olmadığını söylüyorum.

BİZİM İSLAM’IN YAKASINDAN DÜŞMEMİZ GEREKİYOR

POLİTİK ADAM: Tam burada bir cümleniz var, diyorsunuz ki İslam ile özgürleşmek, İslam’ın özgürleşmesi, böyle bir deyiminiz var. Yani bu İslam özgür değil, biraz önce tutsak, rehin deyimi ama İslam ile özgürleşmek istiyor, referansını oraya dayıyor ama ondan sonra siz bir özgürleşme tabiri daha ortaya koyuyorsunuz.

Abdülbaki Erdoğmuş : Ben diyorum ki, önce İslam’ın biz Müslümanlar tarafından özgürleşmesi gerekiyor. Nasıl olur, bizim İslam’ın yakasından düşmemiz gerekiyor. Yani her yaptığımız, yapacağımız her işi, icraatı, dünyalık işte ahiret ile ilgili her şeyi bizim İslam’a bağlamamız, İslam’ı esir almamız demektir. Bu nedenle diyorum ki İslam hem özgürdür hem özgürleştiricidir. Önce İslam’ı bir rahat bırakalım, sadece bizim dinimiz olmadığını başkalarının da dini olduğunu ve dini olabileceğini düşünerek, bu İslam rahmetinden herkesin istifade etmesine, yararlanmasına imkan verelim. Şimdi Müslüman olmak için, Müslüman din adamlarından, din bilginlerinden cevaz almak gerekiyor. Müracaat ediyor adam, diyelim yurtdışında, şurada ben Müslüman olmak istiyorum hatta resmi şeylerde yapıyorlar, imzalıyorlar falan, güzelde bu Allah’ın dini ne zamandan beri bu insanların icazetine bağlı hale geldi? Düşünebiliyor musun? Veya bir kurum oluşuyor, Diyanet gibi, başka kurumlar gibi, cemaatler gibi, o cemaatten geçmeden Müslüman sayılmıyor insan.

POLİTİK ADAM: Tabi onların o kabulleri var, şartları var, vizyonları var, çerçeveleri var.

Abdülbaki Erdoğmuş : İslam olarak ortaya koyuyor. O şablona uymuyorsan İslam dairesinin dışında tutuyorlar. Ben diyorum ki İslam onların uhdesinde değil. Güdümünde değil, genel olarak ta biz Müslümanların güdümünde değil. O Allah’ın dinidir, o rahmet dinidir, o kainat dinidir, dolayısıyla kimin ihtiyacı varsa İslam’ın o rahmetinden yararlanması lazım, şunu diyorum ayrıca, İslam’ın hiç kimseye ihtiyacı yok. Yani biz İslam’a hizmet ediyoruz, bu bir uydurma, yani partiler diyor ki biz İslam’a hizmet ediyoruz.

POLİTİK ADAM: Yaratıcıya karşıda neredeyse bir şirk hocam,

Abdülbaki Erdoğmuş : Cemaatler diyorlar ki biz İslam’a hizmet ediyoruz. Bakıyorsunuz insanlar çıkıp diyorlar ki biz İslam’a hizmet ediyoruz, cami yapıyor adam, diyor biz İslam’a hizmet ediyoruz. Bakın bunu çoğaltmak mümkün.

 

MÜSLÜMANLIK ÜZERİNDEN İSLAM’A DÜŞMANLIĞINA DA VESİLE OLURUZ. BUNUN MÜSEBBİBİ BİZİZ.

POLİTİK ADAM: 28 Şubat’ta, İmam Hatiplerin başkanıyım, merhum Süleyman Demirel beye gittim, ben ona merhum dediğim için bana çok ağır eleştiriler getirenler oldu, onu bir üst kademeye çıkarayım, rahmetli Süleyman Demirel’e gittim. Beni dinledi, o meşhur din eğitimi milli güvenlik sorunudur raporuma çok baktı, bana dedi ki başkan sakın ha İslam’ı kurtarma kavgasına girmeyin. İslam’ın sahibi Allah’tır dedi. Bakın, altını yazıp yazıp anlattığım bir konudur.

Abdülbaki Erdoğmuş : İşte buna dikkat çekmek istiyorum. Dolayısıyla şimdi bir İslamofobi gelişiyor Batı’da falan, şimdi bunu da Müslümanlar uyduruyor. Oysa bunun nedeni Müslümanlıktır. Yani bakalım biz Müslüman olarak, gerçekten bugün dünyaya nasıl bir katkı sunuyoruz? Yani, medeniyet açısından, gelişme açısından, teknoloji açısından, ahlak açısından, bilim açısından, biz bugün yeryüzünde insanlığa nasıl bir katkıda bulunuyoruz. Sorgulayalım. Peki, biz bu ayrımı yapmazsak aynı zamanda Batılı bazı kesimlerin, İslamofobi diye Müslümanlık üzerinden İslam’a düşmanlığına da vesile oluruz. Bunun müsebbibi biziz. Şimdi bizim coğrafyamız niye yoksullukla boğuşuyor, cehaletle boğuşuyor, niye sürekli savaşlar, terör, çatışma, niye Merkel çıkıp dedi ki işte görüyorsunuz, Mekke, Medine daha yakın olmasına rağmen oradan Müslümanlar kaçıp bize sığınıyor. Niye insanlar Mekke, Medine topraklarına, kutsal topraklara gitmiyor da, işte kafir dedikleri,

POLİTİK ADAM: Ürdün’ün batısına gidemediler.

Abdülbaki Erdoğmuş : İşte bunu sorgulamak için önce şu hakkı teslim etmeliyiz diyorum, İslam’ın hakkını teslim edelim, Müslümanlığın neyse onu tartışalım. Ama biz İslam’ı Müslümanlık ile özdeşleştirdiğimiz zaman, bu ayrımı yapmadığımızda         İslam’da bizim elimizde tutsak kalıyor, rehin kalıyor, başkalarının da İslam hakkında bir araştırma yapması, bu rahmetten, bu merhametten yararlanmasının önüne geçiyoruz.

KENDİMİ SORGULAYARAK BU KİTABI ORTAYA ÇIKARMIŞIM

POLİTİK ADAM: Hocam siz bu kitap çalışmasıyla arı kovanına çomak soktuğunuzu düşünüyor musunuz? Bunu bir muhalif damarım olsun, karşı tarafa şöyle bir meydan okuyayım diye değil, sizin bir sorumluluk icabı bu kitabı yazdığınızı ve bu kitapla ilgili bizim televizyon programımız gibi birçok yerde konuşacağınızı biliyorum. Ama sizin bu alan, bir mayınlı alan yani arı kovanına çomağı sokmuşsunuz hocam.

Abdülbaki Erdoğmuş : Şunu söyleyeyim, benim burada amacım yani İslam hakkında sahih bir düşüncenin kıvılcımlarını yakanlardan biri olmak. Kesinlikle burada bir cemaat, bir grup, bir parti, bir hareket asla ne hedefimdedir, ne karşıtımdır nede onun üzerinden yazmışım. Ben bir Müslüman olarak, kendimi sorgulayarak, aynaya bakarak ve Allah’ın dini İslam’la kendi Müslümanlığımı karşılaştırarak bu kitabı yazdım. Burada eleştirilerim aynı zamanda kendimedir. Burada şu hakkı kendimde görüyorum, ben dini gelenekten gelen bir ailedenim, babam, onun babası, onun babası, İlahiyat mezunuyum, medrese öğrenimi gördüm ve bu siyasi dönemde de din ile ilgili ben hiçbir yerde konuşma bile yapmıyorum. Siz iyi bilirsiniz. Yani ben siyaset yaparken hiç kimse benim ağzımdan bir ayet, bir hadis duymamıştır. Şimdi bu pandemi döneminde de bu siyasi atmosfer böyle yumuşayınca bende kendi kendimi sorgulamaya karar verince böyle bir kitap ortaya çıktı. Bunu temin ederim ki kendimi sorgulayarak bu kitabı ortaya çıkarmışım. Eğer bunu çıkarmak için de eleştirdiğim cemaatler, tarikatlar şunlar bunlar demişim, diyanete yönelik, ama esas itibariyle bu sorgulayan bir düşünce ürünüdür. Ve bu eleştirilerin bir muhatabı hatta birinci muhatabı da benim.

İSLAMSIZ MÜSLÜMANLIĞIN MİMARI SİYASETTİR

POLİTİK ADAM: Şimdi hocam, elbette ki kitabınız konuşulsun, tartışılsın, eleştiriler gelsin, şimdi bu İslamsız Müslümanların siyasete katkısı var mı? Hani sizin bu siyaset ile ilgili tarafınız var ya.

Abdülbaki Erdoğmuş : İslamsız Müslümanlığın mimarı siyasettir.

POLİTİK ADAM: Çok ağır oldu hocam.

Abdülbaki Erdoğmuş : İslamsız Müslümanlığın, bakın altını çiziyorum, mimarı, mühendisi siyasettir.

POLİTİK ADAM: Peki, Türkiye için mi geçerli?

Abdülbaki Erdoğmuş : Hayır, bütün Müslüman dünyasında geçerli ve bu Resulü Ekrem’in vefatından hemen sonra başlayan bir şey, şimdi Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, diğer ashablar, Allah hepsinden razı olsun, o dönemin seçkin insanları o koşullarda bir yönetim boşluğuna meydan vermemek için ortaya koydukları hilafet modeli bir siyasi modeldi. Ama bu siyasi modelin dinselleştirilmesi, dinle desteklenmiş olması İslam ile Müslümanlığı birbirinden uzaklaştırmaya başladı. Biz dönüp o günkü koşullarda Hz. Ömer’in, Hz. Ebubekir’in hilafet için ortaya koydukları sistemin esas itibariyle bir siyasi gerekçeye dayandığı, bunu bir dini gerekçe ile yapmadıklarını kabul edebilirsek hem İslam Siyaset ilişkisini çok doğru ortaya koyacağımıza inanıyorum hem de bu İslamsız Müslümanlığın nedenini de öğrenmiş oluruz. Bana göre siz çok güzel bir soru sordunuz, bu İslamsız Müslümanlığın kesinlikle hem mimarı hem gerekçesi siyasetin kendisidir.

İNSANLAR İLİMSİZ MÜSLÜMAN OLABİLİR AMA İLİMSİZ İMAN OLMAZ

POLİTİK ADAM: Şimdi hocam Türkiye yakın zamanda dindar görünen, mütedeyyin görünen Fetö terör örgütü, 15 Temmuz gibi bir olayı yaşadı. Ve o günden sonra Diyanet işleri başkanlığına eskiden daha fazla bir sorumluluk yüklendiği gibi bir durum var. Şimdi zatıalinizin kaleme aldığı kitaptan anladığım kadarıyla İslam’ı anlama ve yorumlama, Müslümanlığı anlama ve yorumlama konusunda Türkiye’deki dini hayatla ilgili en üst konum olan şu anda da Cumhurbaşkanlığına bağlandı, Diyanete yönelik yeniden bir yapılanma, yeniden anlama, sorgulama gibi bir ödev mi düşüyor?

 Abdülbaki Erdoğmuş : Bana göre İslam adına bunların hiçbirisine ihtiyaç yok. Hatta bunların hiçbirisinin İslam olarak meşruiyeti de yoktur, çok açık söylüyorum. Çünkü İslam örgütlü bir yapı değil, yani örgütlü bir yapı ile İslam anlaşılmaz. Müslümanlar herhangi bir kurum aracılığıyla, bir cemaat aracılığıyla gider oradaki öğreti olan dinini öğrenebilir ve Müslüman olabilir. Kendine göre iyi bir Müslüman da olur. Ama İslam dindarlığı her şeyden önce tevhitten geçiyor, işte peygambere imandan geçiyor, en önemlisi de bunların bilgi ile desteklenmesi gerekiyor. Yani insanlar ilimsiz Müslüman olabilir ama ilimsiz iman olmaz.

ALLAH’IN DİNİNE VERDİĞİMİZ ZARARDAN VAZGEÇELİM

POLİTİK ADAM: Yani bu tahkiki,

Abdülbaki Erdoğmuş : Tahkiki falan, yani ona bir şey bulmuşlar, ne yapsın alimler, toplum, coğrafya genişledikçe, insanlar tabii ki Müslümanım dedikçe, alimlerde bunun için ruhsatlar almışlar. Demişler ki taklidi imanda geçerlidir. Bu alimlerin ruhsatıdır, bak Müslümanlıktır bu, yok saymıyorum bunu, ret de etmiyorum. Ama diyorum ki bu Müslümanlık, İslam ise ilimsiz imanı kabul etmez. Yani bir insan kesinlikle evrenin herhangi bir unsuru üzerinde düşünmeden, kendi yaradılışı üzerinde düşünmeden, insan yaradılışı üzerinde tefekkür etmeden, onu yaratana tefekkür etmeden, bununla ilgili bilgi sahibi olmadan iman etmiş olmaz. Bunu Hz. İbrahim’in imanında da görürüz. Diğer peygamberlerin imanında da görürüz ve Resulü Ekrem’e gelen vahiyde de görüyoruz. Oku, neyi okuyacağını söylüyor, biziz alimlerimiz tabi o bir yorumdur, onlara saygı duyarım, Kuran oku, ya Kuran yok ki okusun. Henüz Kuran inmemiş ki, ama olabilir tabi aynı mana Kuran içinde söylenebilir. Oysa Allah-u Teala ayetin devamında diyor ki, yaradan rabbinin adıyla oku, yaradılışa dikkat çekiyor. Yani yaradılışı okuyun, evrenin yaradılışını, özellikle insanın yaradılışını, okuyun, anlayın, öğrenin ki siz yaratıcıyı hakkıyla bilesiniz. Ve hakkıyla iman edesiniz. İşte İslam bu, diğeri ise Müslümanlıktır. Ben onu sorgulamam, biz cennet ve cehennem üzerinden konuşmuyoruz. Müslümanlık cennetin yolunun da kendilerinden geçtiğini söylüyor. Ama Allah’ın dini onu demiyor. İslam diyor ki cennetinde, cehenneminde sahibi Allah’tır. Affedici de odur, cezalandırıcı da odur. Bakın şimdi biz bunları sorgulamazsak ahiretin sırrının sahibi kim, ahiretin sahibi, evren sırrının sahibi kim bunu sorgulamadıkça, bizim İslam’ı anlama imkanımız yoktur. Bu nedenle bu bir düşünce egzersizidir. Düşünce olarak ben davet ediyorum insanları, diyorum ki İslam üzerinde bir düşünme yapalım, bir sorgulama yapalım, dolayısıyla da Allah’ın dinine verdiğimiz zarardan vazgeçelim. Bırakalım Allah’ın dinine zarar vermekten, Allah’ın dininin bize ihtiyacı yok. Bizim ihtiyacımız var. Kuran’ın bize ihtiyacı yok, bizim ihtiyacımız var.

POLİTİK ADAM: Hocam bununla ilgili, benimde soramadığım sorular varsa, ekleyeceğiniz varsa onları alayım.

Abdülbaki Erdoğmuş : Ben teşekkür ediyorum, okuyucunun eleştirel okumasını öneriyorum. Dikkatlice okumasını öneriyorum. Ve üzerinde düşünmesini istiyorum. Ramazan ayı Kuran ayıdır, tefekkür ayıdır, tezekkür ayıdır, taarrüf ayıdır, bu kitabında okuyucuya o yönde yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla Ramazan öncesi böyle bir eserin ortaya çıkmasını bana nasip eden rabbime de sonsuz hamd ediyorum. Sonsuz müteşekkirim. Burada bir politik amacımız yok, bir siyasi amacımız yok, hiçbir siyasi gruba da öfkemiz, kinimiz, husumetimiz de yoktur. Bu bağımsız bir düşünceyle ele alınmış bir kitaptır. Bunu okuyucu bilmeli.

POLİTİK ADAM: Kaleminize sağlık hocam, eğer yanlış söylersem lütfen sizde uyarın, bu kitapla ilgili düşüncelerinizi Sivil Siyaset Platformunun internet sitesinde hocamın e-posta adresine de sorular cevaplar şeklinde yollayabilirsiniz, oradan yazının özetini görebilirsiniz. Efendim tekrar söylüyorum, Ramazan öncesi okuyucularımıza ev ödevi gibi de kabul ederseniz, Abdülbaki Erdoğmuş’un, İslamsız Müslümanlık kitabı Elips Yayınlarından çıktı. Biz bu tartışma, şimdi seçimler geliyor, siyasi mekanizma var, o dönemde böyle bir kitabın ortaya çıkıp, bizim İslam’da Müslümanlık anlayışımızı kendi içimizde sorgulamamız gerektiğine karşı bizi uyaran bir çalışma olması bakımından Politik Adam’a konuk ettik. Değerli hocam çok teşekkür ediyorum.

Bakmadan Geçme