Ayhan Bilgen Tarihi Sırrını Politik Adam'a Açıkladı

Türkiye'nin sesi Partisi Kurucu Genel Başkanı Ayhan Bilgen, bugüne kadar sır gibi sakladığı sırrını ilk kez moderatörlüğünü genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un yaptığı Politik Adam Programında paylaştı. 'Benim dedem vefat ettiğinde sırtında süngü deliği vardı' diyen yaşanan vahşeti şu ifadeler ile anlattı: 'Annesi çocuklarını yaş sırasına göre üst üste koyuyor, yani en alta en küçüğü, onun üzerine büyüğü sıralama yapıyor, kendisi de hamile olmasına rağmen süngüyle kendisi hayatını kaybediyor, diğer çocukları ölüyor, en altta sadece dedem hayatta kalıyor. Ve yani sırtında süngü deliği vardı'

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Ayhan Bilgen Tarihi Sırrını Politik Adam'a Açıkladı

Türkiye'nin  sesi Partisi Kurucu Genel Başkanı Ayhan Bilgen, bugüne kadar sır gibi sakladığı sırrını   ilk kez moderatörlüğünü genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un yaptığı Politik Adam Programında paylaştı. "Benim dedem vefat ettiğinde sırtında süngü deliği vardı" diyen yaşanan vahşeti şu ifadeler ile anlattı: "Annesi çocuklarını yaş sırasına göre üst üste koyuyor, yani en alta en küçüğü, onun üzerine büyüğü sıralama yapıyor, kendisi de hamile olmasına rağmen süngüyle kendisi hayatını kaybediyor, diğer çocukları ölüyor, en altta sadece dedem hayatta kalıyor. Ve yani sırtında süngü deliği vard

Üniversitede okurken Yeniden Mücadele örgütlenmesinin gençlik çalışmaları içinde bulunduğunu söyleyen Ayhan Bilgen, "Yeniden milli mücadele bir tezdir. Bence de değerli bir tezdir. Evet, ben üniversite yıllarında gençlik çalışmaları içerisinde bulundum, yayıncılık yaptım, radyo çalışmalarında bulundum. Vakıf çalışmalarında bulundum o zaman Islahatçı Demokrasi Partisi diye, Bayrak Dergisi diye olarak biliniyordu. Ve yeniden milli mücadele tezi şunun üzerine oturur, bugün bile bence güncelliğini koruyor. Türkiye bir Kurtuluş Savaşı verdi, bağımsızlığını kazandı ama sonra kültürel, iktisadi, siyasi bağımsızlığını sağlamak için yeni bir yeniden mücadele ruhuyla, felsefesiyle, perspektifiyle siyaset yapmalı, kültür politikalarını, ekonomi politikalarını, dış politikasını bu mantıkla yürütmeli. Yani bizim kurucu ruhumuzu borçlanma politikasına da, bölgesel barış politikasına da, iç toplumsal barışa da, demokrasiye de her alana taşımamız gerektiği tezidir. Ben bu tezi hala olumlu ve değerli görüyorum" diye konuştu. 

Kurduğu Türkiye'nin Sesi Partisi ile siyaset sahnesine yeniden boy gösteren Ayhan Bilgen, genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un moderatörhlüğünü yaptığıı BBNTÜRK'teki Politik Adam programında önemli açıklamalarda bulundu. 13 Nisan 2022 tarihinde yayımlanan Politik Adam Programı'nın röportajının ikinci bölümünü sunuyoruz.  

MEVCUT İTTİFAKLAR TÜRKİYE’NİN SORUNLARINI ÇÖZEBİLİYOR OLSAYDI, BİZ O MUHALEFET TARZINI YETERLİ GÖRSEYDİK, YENİ BİR YER KURMAZDIK

POLİTİK ADAM: Şimdi şöyle bir iş mi var? HDP, Ak Parti, Türkiye’nin Sesi diyor ki bir ihtimal daha var, var mı bir ihtimal daha? Ya Cumhur İttifakı ya Millet İttifakı ya da bir ihtimal daha var?

Ayhan Bilgen : Yani meşhur slogandır biliyorsunuz, Başka bir dünya mümkün, başka bir Türkiye’de mümkün, dolayısıyla biz elimizdekilere razı olmak zorunda değiliz. Daha iyisini yapmak, daha güzeline bu toplumu layık görmek gayet tabi başka ihtimalleri toplumun önüne koymayı gerektirir. Eğer biz yeni bir seçenek koyamayacaksak niye çıktık, derdimiz ne, hesabımız, planımız ne ki yani sokaklara düşmüşüz, şehir şehir dolaşıyoruz, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz, bir sürü zahmete katlanıyoruz. Burada belli ki bu ihtimale inanıyoruz. Bu ihtimali hatta hem mümkün görüyoruz hem de zorunlu görüyoruz. Bu ülke ya bu ihtimali hayata geçirecek ya da çok tehlikeli bir mecraya sürüklenecek. 

POLİTİK ADAM: Türkiye’nin Sesi Partisinin biraz önce ortaya koyduğunuz bir manifestosu var. Yalnız bu manifestoyu yalnız yapamayacağınız ortada, siz bunu paydaş partilerle yapmak durumundasınız. Ama önünüzde bir seçenek var, bir ihtimal daha var dedim ya, Cumhur İttifakı, Millet İttifakı 6’lı parti, şimdi herkes, seçmende soruyor, değerli izleyicilerde soruyor, Ayhan Bilgen Bey’in arkadaşlarıyla kurduğu parti hangi ittifaka dahil olacak. Yoksa ondada mı bir ihtimal daha var?

Ayhan Bilgen : Yani bir siyasi yola çıkıyorsanız gerçekten söyleyeceğiniz yeni bir söz, yeni bir bakış açısı olması gerektiğini düşünürüm. Eğer mevcut partiler, mevcut ittifaklar Türkiye’nin sorunlarını çözebiliyor olsaydı, biz o muhalefet tarzını yeterli görseydik, yeni bir yer kurmazdık zaten. Yani derdik ki biz girelim falanca partinin içinde ya da falanca ittifakın içerisinde kendimizi ifade eder, sözümü söyler, ülkenin sorunlarının çözümüne katkı sunarız diye bakardık. Dolayısıyla bizim baştan hiçbir ittifaka karşı bir önyargımızda yok ama peşinen bir ittifaka girmek için de bir parti kurmadık. Biz önce bu siyaset tarzını, bu farklı siyaset anlayışını topluma anlatmalıyız. Toplumda bizim umduğumuz, bizim sandığımız gibi ve gerçekten sessiz bir çoğunluk bu siyaset tarzından rahatsız olan kesimler, kitleler bu ülke için taşın altına elini koyacaksa, sorumluluk üstlenecekse, onlar bizi nerde görmek istiyorlarsa ve biz hangi çevre, kim, hangi siyasi parti Türkiye’nin 2.yy’da, önümüzdeki yıllarda sorunlarını çözebilecek anlayış ve yaklaşım sergilerse orada, onlara hiçbir şey beklemeden, hiçbir karşılık istemeden, katkı sunmaya, destek olmaya hazırız. Yeter ki bu ülkenin sorunları çözülsün, bu ülke daha fazla ağır bedeller ödemesin. Bu ülkenin gençleri umudu dışarıda aramasınlar. Bu coğrafyanın kendisi daha fazla üretebilir, daha barış içinde yaşanabilir ve daha onurlu hayat sürdürülebilir bir memleket haline gelsin.

İLK İL TEŞKİLATIMIZ İZMİR’DE KURULDU

POLİTİK ADAM: Şimdi sizin en büyük dezavantajınız seçimin çok yakın olması, il teşkilatlarınızı kurdunuz mu? 

Ayhan Bilgen : İzmir teşkilatımız bugün kuruldu. 

POLİTİK ADAM: Hayırlı olsun.

Ayhan Bilgen : Sağ olun, biz espri olarak diyoruz ki güneş doğudan doğar ama İzmir herkesten erken davrandı, bu sefer batıdan doğdu. Ve bugün arkadaşlarımız başvurularını yaptılar. 

POLİTİK ADAM: Şimdi şöyle bir şey diyelim. Bu diyalog ortamında siz elbette ki bu doğruları anlatma, hak ve hakikati siyasi üslubunuzla anlatmada bir model geliştireceksiniz. Bunu topluma televizyon programlarında anlattığınız gibi ziyaretlerle de anlatacaksınız. Yakında Türkiye’nin Sesi Partisinin bu diyalog arayışları ile ilgili bir ziyaret mekanizmasını görebilir miyiz? 

Ayhan Bilgen : Gayet tabi, biz aslında yani doğrudan halka açık ziyaretler olmasa da parti kuruluşundan önce 5-6 bölge toplantısı yaptık, kapalı toplantılardı bunlar, yani oralarda tartıştık. Biz bir parti kurmalı mıyız, başka formüller mi tercih etmeliyiz diye, bu bölge toplantılarında parti kurma yönünde eğilim ağır bastığı için bunu tercih ettik. Ama muhtemelen bayramdan sonra şuan birazda Ramazan’ın mahmurluğu içinde bazı illerdeki iftar programlarına gidiyoruz ya da daha nokta ziyaretler yapabileceğiz ama bayramdan sonra çok yaygın bir yerel çalışma yapacağız. Gayet tabi il açılışlarımız olacak dolayısıyla daha halkın içinde mesai harcamış olacağız. 

5 PARTİNİN OY BİRLİĞİNE SİZ TBMM’NDE HİÇ RASTLADINIZ MI? BİZ KARS’TA BAŞARDIK

POLİTİK ADAM: Şimdi Sayın Genel Başkan, zatıalinize ilişkin birkaç soru var, yani bunu sormadan edemeyeceğim. Şimdi Ayhan Bilgen kendine siyasi analiz yaptığı, yüzleştiği zaman kendini ne olarak görüyor? Diyorlar ki Ayhan Bilgen eski bir milli mücadeleci mi, MAZLUMDER Genel Başkanı yani İslamcı bir örgüt derneğinin başkanı oldu ve HDP’den milletvekili oldu. Kars Belediye Başkanı oldu. Biz Ayhan Bey’i nasıl tanımalıyız? Soru bu.

Ayhan Bilgen : Şimdi sondan mı baştan mı başlayayım bilmiyorum ama Kars’ı nasıl yönettiysek, bizim Türkiye’yi yönetme arzumuzda aynı içeriktedir. Kars’ta bir tek kişi bizim bir buçuk yıllık yönetimimiz döneminden gelsin ve bize desin ki belediyede sizin döneminizde şu personel bir kuruş rüşvet istedi desin, ben siyaseti bırakırım. Ya da bir tek kişi Kars’ta gelsin desin ki ben Azeri olduğum için, ben Terekeme olduğum için, ben Kürt olduğum için belediyede kötü muamele gördüm, ayrımcılık gördüm, bana haksız davranıldı, ben yine bütün iddialarımdan vazgeçerim. Bir buçuk yıl boyunca nasıl ayrımcılık yapmadan, çürüme ve yozlaşmaya prim vermeden sadece şehre hizmet etme saikiyle Kars’taki bütün partilerle birlikte hareket ettiysek ki bu çok değerli bir kazançtır, ben bütün partilere teşekkür ediyorum bu konuda herkes duyarlı davrandı. Şehir halkı da bize sahip çıktı. Bakın 2 tane çok önemli nokta, birisi Türkiye’de örneği olmayan bir durum, 5 parti var Kars belediye meclisinde MHP, Ak Parti, CHP, DSP ve HDP. HDP’nin çoğunluğu yok, şimdi çoğunluğu olmayan belediyeleri yönetmenin ne kadar zor olduğunu Ankara’da, İstanbul’da yaşayanlar biliyorlar. Orada HDP’nin çoğunluğu olmamasına rağmen biz oy çokluğuyla değil, kararların büyük kısmını oy birliğiyle aldık Fehmi Bey, Türkiye siyasetinde bunun başka bir örneği var mı? 5 partinin oy birliğine siz TBMM’nde hiç rastladınız mı? Çok nadiren, çok milli, özel açıklamalarda hani dış politikayla ilgili konularda nadiren bu birlik sağlanır. Oysa biz Kars’ta aldığımız kararların %90’ınında bunu başardık. Ve halkta bizim orada parti çıkarlarını bir tarafa bırakıp sadece şehre hizmet için hareket ettiğimizi gördüğünden, batmış bir belediye, borç batağındaki bir belediyeye halk geldi, yıllardır birikmiş su borçlarını ödedi ve bizde geriye dönük 5 ayın işçi maaşı alacaklarını ödedik. Yani bu şunu gösteriyor, hani Kars Türkiye’nin binde biridir. Tam 80 bin civarında merkez nüfusu var. 82 bin, 83 bin,

POLİTİK ADAM: Ama Türkiye’ye yaygınlığı bakımından Kars’a bakarsak İstanbul’da çok ciddi seçim bölgeleri var.

Ayhan Bilgen : Tabi, göç vermiştir yani Türkiye’nin birçok şehrinde, İzmir’de, Adana’da, Bursa’da birçok yerde, Kars sonuçta yoksul bir şehir olduğu için çok yoğun göç veren bir şehirdir. Ama şu örnek için söylüyorum, Kars bir küçük Türkiye’dir aslında yani farklı kültürler, farklı inançlar yani Kars’ın sokaklarında dolaştığınızda Caferi camilerinden başka bir ezan duyarsınız yani Sünni Diyanet’in camilerinden başka bir ezan duyarsınız. Bu da hoşgörü ile karşılanan bir şeydir. Taziyede Türk, Kürt, Azeri, Terekeme birliktedir. Türkmenler, Aleviyle işte başka bir inancın mensubu çok kolayca birbirlerinin düğünlerine giderler, alışveriş yaparlar. 

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE TEZİNİ HALA OLUMLU VE DEĞERLİ GÖRÜYORUM

POLİTİK ADAM: Yani bunu başarmanız sizin siyasi geleneğinizden mi kaynaklı yani sağın rijit hali eğer milli mücadeleciyseniz eskiden hani bu iddia edildiği gibi HDP’de de var yani siyasi kupanın iki tarafını da dönüp analiz etme kabiliyetinizden mi kaynaklanıyor?

Ayhan Bilgen : Tabi bu empati yapmanın sonucu, ben Türkiye’nin farklı kesimlerinin algılarının, önceliklerinin, vazgeçilmezlerinin çok farkında olduğumu düşünüyorum. O da bana büyük bir avantaj sunuyor tabi herkesin hassasiyetini hissettiğinizde herkesin önceliğini gözeterek bir ortak payda, ortak akıl, ortak vicdan inşa etmeye çalışıyorsunuz.  , Yeniden milli mücadele bir tezdir. Bence de değerli bir tezdir. Evet, ben üniversite yıllarında gençlik çalışmaları içerisinde bulundum, yayıncılık yaptım, radyo çalışmalarında bulundum. Vakıf çalışmalarında bulundum o zaman Islahatçı Demokrasi Partisi diye, Bayrak Dergisi diye olarak biliniyordu. Ve yeniden milli mücadele tezi şunun üzerine oturur, bugün bile bence güncelliğini koruyor. Türkiye bir Kurtuluş Savaşı verdi, bağımsızlığını kazandı ama sonra kültürel, iktisadi, siyasi bağımsızlığını sağlamak için yeni bir yeniden mücadele ruhuyla, felsefesiyle, perspektifiyle siyaset yapmalı, kültür politikalarını, ekonomi politikalarını, dış politikasını bu mantıkla yürütmeli. Yani bizim kurucu ruhumuzu borçlanma politikasına da, bölgesel barış politikasına da, iç toplumsal barışa da, demokrasiye de her alana taşımamız gerektiği tezidir. Ben bu tezi hala olumlu ve değerli görüyorum. Ama daha sonrasında tabi insan hakları alanında bulundum. MAZLUMDER ‘de benim için son derece öğretici bir süreçtir. Yani insanların kimliğine bakmaksızın, zulmeden kim olursa olsun, zulme uğrayan kim olursa olsun herkesin en temel insan olmaktan kaynaklı hakları konusunda duyarlılık göstermek, hassasiyet göstermek, sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi inanmayan kişiler haksızlığa uğradığında onların yanında olmak, onun haklarını savunmak gayet tabi bir erdemliliktir. Ben MAZLUMDER sürecinde de çok şey öğrendim. Siyasete girerken de aslında yani MAZLUMDER’ deki bulunma amacımız, arzumuz, üslubumuz neyse aynı üslupla siyasete girdik. Ben geçmişimi hiçbir zaman inkar etmedim. 

HDP’YE “KÜRDÜN BİR ACISI VARSA O ACIYI TÜRK ANLAMALI” DİYE GİRDİM

POLİTİK ADAM: Ama tam uçtaki bir siyasi parti?

Ayhan Bilgen : Türkiye’deki bu uç tarifleri doğal olarak bizim aslında 
geçmişten devraldığımız kamplaşmalardan geliyor. Oysa insan haklarında kimlik ayırt edilmez ki ya da diyelim ki Türkiye’de Kürtlerin bir sorunu, bir acısı varsa bunun çözümünde Kürtleri ikna etmeden sorunu çözemezsiniz ki zaten. Ben hep şunu savundum hayatım boyunca dedim ki eğer bir Alevinin uğradığı haksızlık varsa onu Sünni kendisine dert edinmeli, eğer Kürdün bir acısı varsa o acıyı Türk anlamalı ve Kürde onu talep ettirmeden zaten eşit haklara sahipsek, hepimizin bu topraklarda hakkı varsa 

POLİTİK ADAM: Bunun örnekleri bizim geçmişteki tarihi mirasımızda çok var. 

Ayhan Bilgen : Gayet tabi var, ama bu diğer gamlı bu empati kültürünü ne yazık ki kaybettik. Yani birbirimizi boğazlayarak, birbirimize çelme takarak, birbirimizi engelleyerek sanki ayakta kalacağımızı sanıyoruz ve bizim bütün hayatımızı mahvediyor. Emin olun bu ülkede iktisadi gelişmenin de, siyasi ilerlemenin de, eğitimdeki sorunlarında en temel nedeni bizim birbirimize karşı husumetimizdir, iç parçalanmışlığımızdır. Bu ille toprak parçalanması değil, gönüller parçalandığında, gelecek arzuları kırıldığında, dağıldığında, ortak tarih referansları ortadan kalktığında, fiziken bir arada gözükmemiz bizim gerçekten birlikte yaşadığımız anlamına gelmez. 

POLİTİK ADAM: O zaman şöyle anlayalım ki siz kime değil, bir şeye karşısınız. Kime değil, neye karşısınız?

Ayhan Bilgen : Haksızlığa, adaletsizliğe, gelir dağılımında çarpıklığa, insanların kendini ifade edememesine ya bunlar yapısal sorunlardır. Bizim kişilere husumet, kişileri kurtarıcı görme hastalığından artık çıkmamız lazım. Kişilerde bir keramet olamaz. Bütün günahı bir kişiye yüklemek, sistem analizi yapmayı bilmemektir. Ya da aynı şekilde toplum kurtuluşu hak etmedikçe, toplum kendi ahlaki yenilenmesini sağlamadıkça, hiçbir lider iktidara gelince ülkeyi falan kurtaramaz, böyle bir şey olmaz. Toplum buna layık olur, toplum bunun tercihlerini yapar, siyasetten beklentisi doğruysa siyasi partilerde o toplumun beklentisi doğrultusunda siyaset yapar. Ama biz üzerimize düşen sorumluluğu yapmayacağız, sadece bekleyeceğiz birisi gelecek Türkiye’nin ekonomisini ayağa kaldıracak. Türkiye’yi uluslararası arenada güçlü kılacak.

POLİTİK ADAM: Kemal Derviş’in Türk ekonomisini ne hale getirdiğini gördük. 

Ayhan Bilgen : Bu bekleme hali toplumu sadece pasifize eder sadece yaşadığımız travmanın uzamasına hizmet eder. Onun için de kişilere karşı çıkmak ya da kişi yandaşlığı üzerinden siyaset kurmak yerine, ilkeler, değerler, insanlığın ortak mirası üzerinden, evrensel değerler üzerinden bir yeni tarz geliştirmemiz gerekiyor.

ABDÜLHAMİT SONRASINDAKİ FELAKETİ YAŞAYINCA, ABDÜLHAMİT’İ ARAR DURUMA GELİYORLAR.

 POLİTİK ADAM: Şimdi bu üslubunuzu bir konuşma yaptınız, bu kamuoyunda çok ses buldu Abdülhamit Hanla ilgili, Abdülhamit Han gitse ülke kurtulacak gibi günümüzde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gitse ülke kurtulacak anlamıyla, mantığıyla yaptınız. Yani bu bir tespit, bana göre de çok takdire şayan bir tespit. Biraz önce söylediğiniz şeyle de çok örtüşen bir nokta. Kişi üzerine siyaset yapmak, kişiyi kurtarıcı bulma, o gitsin bu işler düzelecek. Peki, sözün sahibine soralım, niye tarihten bir örnek verdiniz? Yani Abdülhamit gitse ülke kurtulacak dedikten sonra Türkiye’nin Osmanlının geldiği hali mi örnek vermek istediniz?

Ayhan Bilgen : Gayet tabi, Abdülhamit en uzun süre kalmış padişahlardan birisidir. Yönetimi ile de ilgili benimde bir sürü eleştirim var, sonuçta o dönemi çok okudum. Yani Meclis-i Mebusan’daki görüşmeleri de okudum, partilerin tutumlarını, o dönem aydınlarının Abdülhamit’e yaptığı eleştirileri yani o dönemi okumayı çok önemsiyorum çünkü o dönemden çıkarılacak çok ders var. 

POLİTİK ADAM: Onun paşaları da, Jön Türkleri de, İttihat Terakki de başlı başına,

Ayhan Bilgen : Tabi şurası önemli, hani yaşadığınızdan ders çıkaracaksınız yoksa tarihi neden okuyoruz ki, bizim övmemizle Abdülhamit büyür mü ya da biz eleştirdiğimizde Abdülhamit bundan sonra küçülür mü? Abdülhamit ne yaptıysa iyisiyle, kötüsüyle geldi geçti. Biz tarihi ders çıkartmak için okuruz. Sonuçta Abdülhamit gittikten sonra bu ülke bir iç savaşa sürüklendi. Aslında bence Balkanlarda yaşanan bir iç savaştı. Arnavutluk sorunu ya da bir takım sorunlar, Araplarla yaşananlar, 

POLİTİK ADAM: İmparatorluğun sonunu getirdi.

Ayhan Bilgen : Tabi o anlamda bakarsanız bir iç savaştı. Ve nihayetinde başkalarının çıkarları uğruna bir dünya savaşına girdik, bir paylaşım savaşına girdik. Almanlarla, İngilizlerin dünya ekonomisini, rantını paylaşma kavgasının kurbanı niye biz olalım? Galiçya’da, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Yemen’de niye Anadolu insanları hayatını ortaya koysunlar, biz kendi coğrafyamızı, kendi topraklarımızı savunurduk. Ama bu iki gücün kavgasına bizi taraf kıldılar. Osmanlı askerleri onların kurşun askerleri rolünü oynamak zorunda kaldı ve kaybeden Anadolu oldu. Dolayısıyla da bizim savaştan karlı çıktığımızı kimse söyleyemeyeceklerine göre keşke o savaşa taraf olmamayı başarabilseydik, keşke girmemeyi başarabilseydik. Yani burada ben maceracı siyasetin ne kadar riskli olduğuna dikkat çekmek istiyorum. 

POLİTİK ADAM: Elmalılı Hamdi Yazıcı’dan, Sait Nursi’ye kadar birçok kişi, Abdülhamit gitsin, ülke düzelir diyen ekipteydi. 

Ayhan Bilgen : Mehmet Akif’in şiirlerine bakın, yani o istibdat diye gönderme yaptığı Mehmet Akif dönemidir. Dolayısıyla burada bu Mehmet Akif’i küçültmez ya da Abdülhamit’le ilgili bir değer yargısı için söylemiyorum.

POLİTİK ADAM: Daha sonra pişmanlığını belirtmiştir.

Ayhan Bilgen : Gayet tabi ama pişmanlığı neden sonra belirtiyorlar, Abdülhamit sonrasındaki felaketi yaşayınca, Abdülhamit’i arar duruma geliyorlar. Burada ben asla bir Erdoğan övgüsü falan yapmıyorum. Ne Erdoğan’ın buna ihtiyacı var ne de ben hayatım boyunca bir kişi kültü oluşturmak, bir kişiyi yüceltmek üzerinden

20 YIL BOYUNCA İKTİDARDA KALMIŞSA BUNUN TEK SEBEBİ HERHALDE ERDOĞAN’IN BAŞARISI DEĞİL AYNI ZAMANDA MUHALEFETİN EKSİKLERİDİR, YETMEZLİKLERİDİR, ÜSLUP HATALARIDIR.

POLİTİK ADAM: Zatıalinizin bu beyanı Ak Parti çevreleri tarafından çok inanılmaz eleştirildi, şöyle bir şey bazen insanın dilinin ucuna gelir söyleyemediklerini, Türkiye’nin Sesi Genel Başkanı Ayhan Bilgen söyledi. Tayyip Erdoğan giderse ülke dedikleri yani parlamenter rejim gelecek, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gelecek, ülke düzelecek diye bir ittifakın konusu var. Siz bunu bir analiz ettiniz. Bunun bir de arka tarafı var. Madalyonun bu tarafı var dediniz. Bugüne gelirsek biz gerçekten ülkeler arası bir fil tepişmesinin arasında ezilen bir taraf mıyız yani bu tartışma, bu kavga Türkiye’yi eriten, Tayyip Erdoğan gitsin, ülke düzelir diyen arkasında dış güçler, Amerika, İngiltere, AB’mi var? hani bu günümüze geldiğimiz zaman tarih tekerrür etmesin diye, sözünüzü daha da bir analiz etme bakımından.

Ayhan Bilgen : Yani şimdi demin örneği verdim daha ayrıntısına girmeyeyim, Gürcistan’da aynen bizimkine benzer Eduard Şevardnadze için, o zaman Sovyetler sonrası Gürcistan Devlet Başkanıdır. Şevardnadze gitsin den ibaret bir muhalefet inşa oldu. Şevardnadze gitti, Gürcistan adeta büyük bir kaosun içerisine sürüklendi. Elbette ki liderler ebedi yaşamayacak, Türkiye’nin bekası, Türkiye’nin geleceği elbette bir kişiye endekslenemez. Ama siz ondan daha toparlayıcı, ondan daha demokratikleşme sürecini iyi yönetecek, ondan daha çok risk alacak, ondan daha iyi ekonomi politiği hayata geçirecek bir umudu, alternatifi geliştirirsiniz, toplum zaten tercihini o yönde yapar. Ama siz bugünkü iktidardan daha güçlü, daha tutarlı bir ekonomi politikası ortaya koymuyorsanız, toplumda umut oluşturamıyorsanız, işte 20 yıl boyunca iktidarda kalır. Metal yorgunluğu diye kendisi tarif ediyor. Bazen dönüyor kendi kendine muhalefet yapıyor. Yani burada sorgulanması gereken Erdoğan’ın şahsı mı, Türkiye siyasetindeki boşluk mu? Dolayısıyla bir kere netice var ortada, 20 yıl boyunca iktidarda kalmışsa bunun tek sebebi herhalde Erdoğan’ın başarısı değil aynı zamanda muhalefetin eksikleridir, yetmezlikleridir, üslup hatalarıdır. Onun için siz kişiye endeksli siyaset yaptıkça birileri de o kişiyi yedirmeme üzerine siyaset yapmaya başlayacaktır çok doğal olarak. Burada toplumsal iradeye saygı duymak lazım, toplum kimi seçmişse, neyi tercih etmişse bir kere ona saygı duyup, ondan bir adım ileride bir alternatif inşa edeceksiniz. Bakın bir ilginç örnektir, İngiltere’nin bu Brexit, gümrük birliğinden çıkma kararı sonrasında pişmanlık oluştu. Yani İngiliz halkı bu tercihten sonra pişman oldu ama sonra yeniden referanduma gitme taleplerine İngiliz Devleti izin vermedi. Dedi ki o bir iradedir, toplum bir tercih yapmıştır, biz bu iradeye saygı duymalıyız. Şimdi bizde ikide bir referandum yapalım, ikide bir sistem değiştirelim anlamına gelecek bir siyaset söylemi inşa ediliyor. Ya ben Parlamenter Sistemden yanaydım, Başkanlık Sistemine geçilirken de eleştirdim, dedim ki Parlamenter Sistemin sorunu nedir, vesayettir. Çünkü Cumhurbaşkanı, 12 Eylül Anayasası tarafından nasıl olsa askerler Cumhurbaşkanı olacak

POLİTİK ADAM: Yani bugünden daha güçlü müydü Parlamenter Sistemde?

Ayhan Bilgen : Yani şunun için söylüyorum, orada Cumhurbaşkanının rolü kabul edilemez bir roldü çünkü askerler kendilerine göre bir Anayasa yapmıştı, sorumluluğu olmayan ama yetkileri olan bir Cumhurbaşkanı profili. 

POLİTİK ADAM: O zamanda yürütmenin başıydı Anayasaya göre
Ayhan Bilgen : Tabi, dolayısıyla burada iki başlılık doğuyordu, bu bir sorundu, bu bir vesayet doğuruyordu. Türkiye’de krizler yaşanıyordu. Aynı partiden çıkan veya aynı siyasi görüşü aynı dünya görüşüne mensup insanlar arasında yaşandı. Yani Sayın Gül ile Sayın Erdoğan arasında yaşandı. Sayın Sezer ile Sayın Ecevit arasında yaşandı, bırakın karşıt görüşleri. Şimdi burada iki başlı bir yürütme olmayacağına göre 

POLİTİK ADAM: Tabi, Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan kavgasını unutmayalım.

Ayhan Bilgen : Yani o artık daha güncel siyaset olduğu için oraya girmek istemedim ama şuna yapısal olarak örnek vermek isterim. Biz eğer daha kolay bir yöntem seçseydik artık keşkenin bir anlamı yok ama Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandırsaydık, sembolik düzeye indirip, başbakanı tek ve doğrudan yetkili hale getirseydik, tek derken tek adamlığı kast etmiyorum, tabii ki güçler ayrılığıyla tabii ki denge denetleme sistemi ile daha kolay bir iş yapmış olurduk. Ve Anayasa daha uzlaşma ile olurdu. Ama şimdi diyelim ki geçti artık, ortada bir başka sistem var, 


BİZ HA BİRE SİSTEM TARTIŞMALARIYLA DİDİŞİP DURACAĞIMIZA ÜLKENİN CANINI YAKAN ÖRNEĞİN GELİR DAĞILIMINDAKİ ÇARPIKLIKLA, İŞSİZLİKLE, YOKSULLUKLA İLGİLİ SORUNA ODAKLANALIM.

POLİTİK ADAM: Bu sistem ıslah edilemez mi?

Ayhan Bilgen : İşte bende tam onu söylüyorum. Yani iki yanlıştan bir doğru olmaz. Yani her 301’i bulan ya da her 360’ı bulan Türkiye’yi yeniden bir Anayasa’ya, Anayasa referandumuna götürürse bu ülke ikide bir sistem değişikliği mi yapacak? Her sistemin kendine göre eksikleri vardır Fehmi Bey, iyi tarafları vardır, avantajları vardır, dezavantajları vardır. Eğer insanlar iyi niyetliyse ve mekanizmalar önemliyse, güçlüyse, kurumlar işliyorsa Amerika’da Başkanlık Sistemi de gayet iyi işliyor, zaman zaman tıkanmakla birlikte, Avrupa’da Parlamenter Sistemi de 
gayet demokratik işliyor.

POLİTİK ADAM:  Denetim mekanizmaları çok güçlü ikisinin de,

Ayhan Bilgen : Tabi burada önemli olan denge denetleme mekanizmaları ve güçler ayrılığının işlevsel olmasıdır. Ama hepsinden önemlisi parti kültürü, siyasi ahlak, siyasetçinin kapasitesi ya böyle katı parti fanatizminin olduğu hiçbir sistem işlemez bir kere. Başkanlık Sistemi de işlemez, Parlamenter Sistem de işlemez. Parlamento bizde nasıl bir mantıkla işliyor yani bizim partimiz siyaha beyaz diyecek, hepimiz elimizi kaldıracağız beyaz diyeceğiz. Çünkü iktidar siyah diyor ona biz beyaz diyeceğiz. Ya da tersi biz muhalefetteysek buna çay diyeceksek, iktidar buna kahve diyecek. Böyle bir şey olur mu ya? Hakikat birdir, yani eğer parlamentoda bizim seçtiğimiz insanlar bir tek konuda bile uzlaşamıyorsa, bir tek konuda bile ortak aklı inşa edemiyorsa, iktidar ile muhalefet ülke çıkarları için bir araya gelemiyorsa biz niye siyaset yapıyoruz. Niye siyasetçileri sırtımızda taşıyoruz. Biz mi siyasetçiler için varız, siyasetçiler mi ülke için var? Sonuçta siyasi partiler kendileri tabulaştırılacak, putlaştırılacak bir şey değil. Siyasi parti ülkeye hizmet eder, akla, bilime, vicdana, toplumun ihtiyaçlarına cevap verirse değerli bir araçtır. Yoksa siyasi partiyi bir dogmatik araç haline getirmek parti disiplinine adeta hani bir dinin mensubu, bir mezhebin aidiyeti haline getirmek Türkiye siyasetini kilitliyor. Biz bu parti kültürünü, bu siyasi anlayışı terk etmediğimiz takdirde, bunu aşacak yeni bir siyasi kültürü inşa etmediğimiz takdirde bizi ne Başkanlık kurtarır, ne Parlamenter Sistem kurtarır ne de gökten vahiy gelse kurtulmayız.

POLİTİK ADAM: Yani iflah olmaz bir durumda mıyız? Biraz endişeye kapıldım ama 

Ayhan Bilgen : Fehmi Bey bunu asla karamsarlık için söylemiyorum, tam tersine aslında çözümün çok kolay olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Biz ha bire sistem tartışmalarıyla didişip duracağımıza ülkenin canını yakan örneğin gelir dağılımındaki çarpıklıkla, işsizlikle, yoksullukla ilgili soruna odaklanalım.

POLİTİK ADAM: Belki cambaza bak oyunu bununla ilgilidir. Yani sistem tartışması yapalım, gerçekleri gizleyelim, olayları görmeyelim gibi

Ayhan Bilgen : Ben o kaygıyı taşıyorum. Kamplaşma siyaseti bazen siyasi partilerin işine yarıyor ama ülkenin de can yakıcı sorunlarla yüzleşmesini, yoksulluk sorununa odaklanıp buna hep birlikte çözüm arama hassasiyetini geri plana itiyor. Bunu halının altına süpürmüş oluyoruz, kavga herkesin gündemini meşgul ediyor.

POLİTİK ADAM: Ayhan Bilgen Beye kitabın ortasından bir soru soralım. Şimdi bu öngörüleriniz var, şimdi bu işin, mesela meclisle ilgili yasama ile ilgili sorun tespitiniz var. Şimdi bunun teşhisini yapmışsınız, tedavi yöntemi ile ilgili belki de en önemli muhatap TBMM Başkanı, Ayhan Bilgen’in gündeminde Meclis Başkanını ziyaret var mı? Ya bu sistemde mecliste böyle bir sıkıntı var, bunu düzeltmek için ne yapıyorsunuz veya Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin birinci derecede muhatabı Recep Tayyip Erdoğan, Ayhan Bilgen gidecek işte bizim dosyamız, önerimiz bu, bu kavgayı bırakalım, bu işi makul bir tarafa getirin. Halkın gündemi farklı, mutfağında yangın var, evinde yangın var, çaresizlik var ve demokrasi eğer umut olmaktan çıkarsa bunun telafisi yok. Yani bu konuda bir görev üstlenecek misiniz?

Ayhan Bilgen : Şimdi Türkiye’de siyasetçiye güveni arttıracak, siyasete dair umudu yeşertecek her türlü riski alırız, kim kınarsa kınasın. Kim neden eleştirirse eleştirsin. Biz ülkenin yararına olan her türlü görüşmeyi yaparız ama tabii ki bunun kararını ben kişisel olarak alamam. Bir takvimimiz olacak, bizim şu anda en acil gündemimiz il, ilçe kuruluşlarımızı yapıp, kongrelerimiz tamamlayıp, seçime girme yeterliliğini kazanmak. 

BİZ SEÇİM TAKVİMİ GELİP DAYANANA KADAR, BUNU ÇOK NET SÖYLÜYORUM, HİÇBİR İTTİFAKTAN YANA VE HİÇBİR İTTİFAKA KARŞI POZİSYON ALMAYACAĞIZ.

POLİTİK ADAM: Onu aslanlar gibi teşkilat başkanlarınız yapar, iyi çok tanıdığım isimler var partide,

Ayhan Bilgen : Gayet tabi bunları başarıyla yapacak arkadaşlarımız var ama şunun için söylüyorum, bir taraftan da tabi programımızı ayrıntılandırma çalışması yapıyoruz. Evet, bir resmi başvuru yaptık, programımızı verdik ama demin söylediğiniz konularda sadece partimize mensup insanların önerileri değil, başkalarının yaptığı çok değerli önerilerde bizim önerimizdir. Biz asla bu konuda bu bizim mi değil mi değil, hakikat hepimizindir. Doğrular hepimizin arkasından gideceği şeylerdir. Dolayısıyla bunları anlatma, savunma, sunma konusunda hiçbir şeyden imtina etmeyiz ama parti kurullarımızda tartışıp zamanlama, algı bütün bunları değerlendirerek karar vereceğiz.

POLİTİK ADAM: Şimdi Genel Başkan, seçim yaklaşıyor, Türkiye’deki partilerin bloklaşmasını, ittifaklar çerçevesinde görüyoruz. Şimdi tek başınıza seçimlere girmek bir tercihtir ve bunu takdirle karşılarım ama bir de bir parti olarak bir ittifaka mahkum musunuz?

Ayhan Bilgen : Hayır, bir ittifaka mahkum değiliz, biz seçim takvimi gelip dayanana kadar, bunu çok net söylüyorum, hiçbir ittifaktan yana ve hiçbir ittifaka karşı pozisyon almayacağız. Biz inandığımız doğruları, Türkiye’nin kurtuluşu için gerekli olan siyaset anlayışını topluma anlatacağız, kamuoyunda paylaşacağız mümkünse siyasetçilerle tartışacağız. Biz herkesle konuşmaya, tartışmaya, Türkiye’nin sorunları için çözüm aramaya açığız. Hiç böyle bir derdimiz yok, bir araya gelmekten imtina etmeyiz. Ama seçimlerde ittifaka ihtiyaç var mı, mümkün mü, bizim için doğru olan, bir ittifaka girmek mi, yoksa bağımsız olarak sözümüzü söylemek mi bunu o günün şartlarında tartışmalıyız. Çünkü bugünkü ittifaklar belki de seçim döneminde devam etmeyecek çünkü kamuoyundaki algı ciddi yanılgılar üzerine kurulu

POLİTİK ADAM: Enteresan bir şey dediniz şimdi,

Ayhan Bilgen : 6 parti Parlamenter Sistem için bir masanın etrafında iki kez oturdu değil mi, kamuoyuna da Parlamenter Sistem ile ilgili uzlaştıklarını deklare ettiler. Ama toplum bunu Millet İttifakı sanıyor. Oysa oradaki partilerin bir kısmı Millet İttifakının üyesi falan değil. Öyle bir irade ortaya koymuş değiller. 

BİZİ BİR ARAYA GETİREN ŞEY ERDOĞAN KARŞITLIĞI OLACAK VE İTTİFAK YAPACAĞIZ, BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ? YARIN BİZ ÜLKEYİ NASIL YÖNETECEĞİZ

POLİTİK ADAM: Hatta Ak Parti iktidarının 15 yılının içinde önemli aktörler iki Genel Başkan. 

Ayhan Bilgen : E gayet tabi, dolayısıyla da hani bir 3.ittifak çıkacak mı, 4.ittifak çıkacak mı, Türkiye hangi koşullarda seçime gidecek, daha çok dış politika gündemi mi egemen olacak yani bölgede savaş mı devam edecek biz seçime giderken yoksa yoksulluk mu daha çok gündemde olacak. Sonuçta biz çözüm odaklı siyaset yapmak zorundayız. Yani bu sistem tartışmasının toplumda bir karşılığı yok, Fehmi Bey bugün Türkiye toplumunun %70-80’inin gündemi ekonomiyse biz seçime giderken kimin yanında, kimin karşısında olacağımızı ekonomi politikasına bakarak seçeriz. Çünkü toplumun gündemi o, kim daha sosyal adaletçi, kim daha dış borçları azaltmaya, ithal ikame ekonomisinden Türkiye’yi kurtarmaya, kırsal kalkınmayı, kümeleşme modelini, yeni bir iktisadi kalkınma modelini genel olarak tercih etmeye açıktır, yatkındır bunu tartışırız. Burada uzlaşmayı ararız. Şimdi ekonomi politikasında uzlaşmayacağız örneğin siz sınırsız özelleştirme yanlısı olacaksınız bende planlama yanlısı olacağım ama bizi bir araya getiren şey Erdoğan karşıtlığı olacak ve ittifak yapacağız, böyle bir şey olabilir mi? Yarın biz ülkeyi nasıl yöneteceğiz? Yani sizin dediğiniz mi olacak ülke yönetiminde, benim dediğim mi olacak? Ya sizinki doğrudur sorunların çözümünde ya benimki doğrudur e dolayısıyla burada ya biz bunları konuşmayalım, ekonomi politikasını konuşursak ayrışırız, yan yana gözükmek için biz şimdi sadece Cumhurbaşkanlığı Sistemine karşı olalım. Sadece Erdoğan’a karşı olalım yeter, böyle bir şey olmaz. Yarın ülkeyi yönetecek net politik tercihlerinizi ortaya koymak zorundasınız. Bu politik tercihlerimizde ortaklaştığımız herkesle bir araya geliriz. Aynı şey dış politika için geçerli, Türkiye’de bir taraf bağımsızlığı önemsizleştiren yaklaşım içerisinde, bir tarafta demokrasiyi önemsizleştiren yaklaşım içerisinde, biz bu ikisini birbirinin karşısına koymuyoruz. 

BAZILARI DA SANIYOR Kİ BİZ İÇ BARIŞIMIZI SAĞLAMADAN, İÇ DEMOKRASİMİZİ İNŞA ETMEDEN DIŞARIDA BAŞI DİK, ALNI AÇIK, GÜÇLÜ DEVLET OLABİLİRİZ. HAYIR, BU DA MÜMKÜN DEĞİL.

POLİTİK ADAM: İki ittifak için mi söylediniz bunu, ittifakın içindekiler için mi?

Ayhan Bilgen : Siyasi anlayışlar için söylüyorum bunları daha çok yani Türkiye’de bir takım siyasi partiler hayata şöyle bakıyorlar. Türkiye’ye yönelik bir tehdit yok, Türkiye’nin düşmanı falan yok, bu coğrafyada gayet güllük gülistanlık yaşayabiliriz. E o zaman yanı başımızda niye kıyamet kopuyor? Ukrayna ile Rusya neyi alıp veremiyor? Suriye’de birlikte yaşayan toplumlar niye 7-8 yıldır birbirini boğazlıyorlar? Irak niye bu halde? Yemen’de neden savaş var? Libya niye iç savaşa gitti? Mısır’da niye darbe oldu? Bütün bu coğrafyada olup bitenleri okumayıp, romantik bir siyaset okumasıyla, romantik bir dünya okumasıyla ülke falan yönetilmez. Hamaset yaparsınız, popülizm yaparsınız, bir miktar insanı umutlandırır, beklentisine belki de cevap verdiğiniz için oy alabilirsiniz ama ülkeyi böyle yönetemezsiniz. Ya da tersi bazıları da sanıyor ki biz iç barışımızı sağlamadan, iç demokrasimizi inşa etmeden dışarıda başı dik, alnı açık, güçlü devlet olabiliriz. Hayır, bu da mümkün değil. Ülke içinde herkesin kendini bu ülkeye ait hissetme duygusunu güçlendirmediğimiz takdirde biz ne tam bağımsız olabiliriz ne bize yönelik operasyonlara karşı güçlü olabiliriz.

POLİTİK ADAM: Müzakere masasına güçlü oturamayız.

Ayhan Bilgen : Tabi, güçlü oturamazsınız dolayısıyla burada iç barışla dışarıdaki saygınlık birbirini tamamlar. Bağımsızlıkla, demokratikleşme birbirinin alternatifi değildir. Güvenlikle özgürlük birbirinin zıttı değildir, birbirinin tamamlayıcısıdır. Biri olmazsa diğeri olmaz. Bu bizim zihinlerimizde kompartımanlar oluşturup, anlamsız çatışma denklemleri kuran yaklaşımı terk edeceğiz. Dolayısıyla hani şuraya getirmek için söylüyorum. Dış politikada uzlaşmazsak yarın biz bu ülkeyi nasıl yöneteceğiz Allah aşkına şimdi diyelim ki bu 5 partiden, 6 partiden ya da yarın başka ittifaklar belki de 2’li 3’lü ittifaklar olacak. 2 partiden birisi ya biz Suriye’de savaşa taraf olalım diyecek, öbürü de hayır Suriye’nin iç işlerine karışmayalım diyecek. Nasıl yönetecekler peki dış politikayı dolayısıyla bu konuları konuşmadan, bu konularda netleşmeden, bu konuda geçmişle yüzleşmeden, geçmişte yapılan hataları sadece bir partiye yıkarak, sadece bir lidere yıkarak falan gelecek kuramazsınız.

BİZ GEÇMİŞTEKİ ACIYI, ÖFKEYİ YENİ BİR NEFRETE DÖNÜŞTÜRMEDEN, YENİ ÇATIŞMA ZEMİNLERİNE FIRSAT VERMEDEN BİRLİKTE TİCARET YAPABİLİRİZ, KÜLTÜREL İŞBİRLİĞİ YAPABİLİRİZ.


POLİTİK ADAM: Şimdi şöyle bir nokta var, dış politikada çatışma zeminlerini gidermeye yönelik yani siz Kars Belediye Başkanlığı yaptınız. Ermenistan’la Türkiye arasında yeni bir müzakere süreci başlıyor yani Azerbaycan- Ermenistan savaşından sonra bugünde Ermenistan Başbakanının güzel, makul açıklamaları oldu. Sizin komşunuz ve gerçekten de önemli ermeni vatandaşları bizim ülkemize gelerek işgücü bakımından hamle sağlıyor. Şimdi dış politikadaki bu konu, Ermenistan-Türkiye yakınlaşması niye, yine 24 Nisan geliyor. Bizim sözde Ermeni iddialarına ilişkin uluslararası platformdaki mücadelemizi görüyoruz. Ayhan Bilgen bu ortamın uzlaşma zemini sağlanmasına nasıl bakıyor? Dış politikadaki en belirgin örneklerden bir bu, Türkiye sıkılı yumruğunu gevşetti, el sıkışmaya hazırlanıyor. Azerbaycan topraklarını geri aldı, birkaç tane geçiş koridoru bakımından tartışma var, bunu da izale ederlerse çok ciddi ticari bakımdan bir gelişme olur.

Ayhan Bilgen : Çok net bir şey söyleyeyim, dünyayı ya silah tüccarları yönetecek ya da bütün halklar, bütün uluslar huzur içinde, güven içinde yaşayacak. Eğer silah tüccarları siyaseti belirlemeye, manipüle etmeye, halkları birbirine kırdırmaya, çatıştırmaya devam ederlerse bunun bedelini Ermeni de ödeyecek, Azeri de ödeyecek. Türk de ödeyecek, Gürcü de, Kürt de ödeyecek, Arap ta, İran da, Fars ta ödeyecek. Dolayısıyla bizim bu coğrafyada yaşayanların hem Kafkasya’da hem Orta Doğu’da hem Balkanlar’da yani Anadolu’nun 3 köşesinde de, 3 tarafında da kesinlikle çok güçlü bölgesel ittifaklara, bölgesel barışa ihtiyacımız var. Ticaret ancak o zaman canlanır yani Ermeni halkıda yoksul bir halktır. Biz her 24 Nisan geldiğinde Amerika’nın ağzına bakacağımıza Ermeni halkıyla, komşularımızla, geçmişte birlikte yaşamış insanlarla sorunumuzu, tarihi tarihte bırakarak, geleceğe bakarak, önümüze bakarak,

POLİTİK ADAM: İkna olsa Ermeni Diasporası, 

Ayhan Bilgen : Ya işte, Diaspora mı, Ermenistan’da yaşayan yoksul halk mı, işte tam da problem burada zaten, biz dünya siyasetini Diasporaların manipüle ettiğini biliyoruz. Tuzu kuru lobiler, gayet tabi Ermenistan adına, Ermenler adına 100 yıl önceki acı üzerinden siyaset yapmak isteyebilirler. Onların kaybedeceği bir şey yok ama Ermenistan’daki garibanlar gelip İstanbul’da bavul ticareti yapmak zorunda kalıyorlar ya da gelip başka daha zor işlerde Anadolu’da çalışmak zorunda kalıyorlar, kendilerini gizleyerek, saklayarak. Oysa bizim sınırımız, biz geçmişteki acıyı, öfkeyi yeni bir nefrete dönüştürmeden, yeni çatışma zeminlerine fırsat vermeden birlikte ticaret yapabiliriz, kültürel işbirliği yapabiliriz. Birlikte ağıtlarımızı dinleyebilir, birlikte umutlarımızı yeşertebiliriz. Yani neden bunu yapmak yerine birbirimizi boğazlayalım?


BENİM DEDEM VEFAT ETTİĞİNDE SIRTINDA ERMENİLERİN SÜNGÜ DELİĞİ VARDI

POLİTİK ADAM: Tarihi bir analiz, yani Millet-i Sadıka dediğimiz Ermeni vatandaşlarımız, rahmetli Necmettin Erbakan’ın dedesini ve amcasını 1920’de Haçin olaylarında Ermeniler camide yaktı. Ben Erbakan hocanın iki biyografisini yazdım, bir gün onun ağzından Ermeniler aleyhine bir kelime duymadım. 

Ayhan Bilgen : Fehmi Bey, ben daha önce hiç kamuoyunda söylemedim ama bizim köylerimizde de Kars’ta 1910’lu yıllarda gayet tabi Türkiye’nin, Anadolu’nun farklı yerlerinde Ermenilerin de uğradığı haksızlıklar var, sürgünler var hatta katliamlar, ölümler var ama Kars’ta, Van’da, Erzurum’da tersine vakalar var. Çünkü Ruslarla özellikle Ermeni komitacılarının işbirliği dolayısıyla büyük katliamlar var. Benim ailemin, yakınlarımın büyük kısmı, çevre köylerle birlikte, Kars’ı bilenler bilir orada Putur mağaralarına gidiyorlar, orada korunmaya çalışıyorlar. Yani benim dedem vefat ettiğinde sırtında süngü deliği vardı. Annesi çocuklarını yaş sırasına göre üst üste koyuyor, yani en alta en küçüğü, onun üzerine büyüğü sıralama yapıyor, kendisi de hamile olmasına rağmen süngüyle kendisi hayatını kaybediyor, diğer çocukları ölüyor, en altta sadece dedem hayatta kalıyor. Ve yani sırtında süngü deliği vardı. Şimdi evet bu hafızamız var bizim ama ben bu hafıza dolayısıyla Ermeni düşmanlığıyla mı büyüyeceğim? Yani bugün yaşayan Ermeni’nin suçu ne? Yani bir Ermeni anne babadan doğdu diye ben onu peşinen düşman mı bileceğim? Bu düşmanlığın bana ne faydası var, ona ne faydası var, onun suçu ne, yani dedesi öyle yaptıysa o günah ona mı sirayet etmiş oluyor? Dolayısıyla biz geçmişten ders çıkartıp bu coğrafyanın her yerinde Arap düşmanlığı da böyle bir şeydir. Evet, Araplar isyan etti Osmanlıya doğru, Lawrence kışkırttı ve koca bir coğrafyada sonuçta onların da bedelini ağır ödediği şey vardı. Ama biz şimdi buradan hareketle Arap düşmanı mı olacağız?

POLİTİK ADAM: Suriye halkına kucak açan bu Anadolu topraklarıdır.
Ayhan Bilgen : Gayet tabi dolayısıyla da tarihten kavga çıkartmayalım diye söylüyorum.

POLİTİK ADAM: Sayın Genel Başkan’ım bir dakikamız kaldı bununla ilgili de sözünüzü tamamlayalım.

Ayhan Bilgen : Sadece şunu söylüyorum, tarihi kavgaları ister iç politikada, ister inançlar arasında, ister uluslararasında, ister etnik kimlikler arasındaki eski kavgaları bir tarafa bırakıp, bu ülkede onurluca, evrensel standartlarda yaşam koşullarını inşa edecek bir ortam sağlamalıyız. Bununda yolu eski kavgaların girdabından, kısırdöngüsünden çıkmayı zorunlu kılıyor. 

POLİTİK ADAM: Birbirimizi dinlemeliyiz, anlatmaya fırsat vermeliyiz ve ne dediğinizi gerçekten dinlemeliyiz, ön kabulsüz, şartsız, muhakkak ki bir görüşünüz vardır, sizin anlattığınızı tamamen ret veya kabul etme durumunda değiliz ama inşallah bu özlediğimiz demokratik kültüre geliriz. Tekrar Türkiye’nin Sesi Partisi hayırlı olsun Genel Başkanım. 

Ayhan Bilgen : Teşekkür ederim.
 

 

Bakmadan Geçme